Bigbang Türkiye'ye geldi ve Maceraları devam ediyor. Önceki Bölümlerde...
***
9. Bölüm
GD ise hiç birimizin bilmediği bir aşk parçasından kısa bir bölüm mırıldandı. “Ben bunu Türkiye’de yazdım” dedi. “Hem de içinizden birini düşünerek. Aklıma gelen cümleleri hemen kağıda döktüm ve harikulade oldu.”
Herkes gözlerini fal taşı gibi açmış kıpkırmızı olan kişiye bakıyordu şuanda. Bütün gezilerimiz boyunca etrafta şen halleriyle dolaşan GD hepimizi ters köşeye yatırmıştı. İlk kendini toplayan Nazlı oldu. Kaş göz işaretleriyle bütün kızlar aynı anda uzaklaştık erkeklerin arasından. Bahanelerimiz çok yaratıcı olmasa da öldürücü bakışlarla etrafta süzülen Mine, Seda, Dicle ve Selin'i bir nebze sakinleştirebiliriz umudu vardı içimizde.
Ben, Nazlı ve Elif 3 5 dakikada bir plan yapıp kendimizce bu soğuk havayı dağıtmayı planladık. arkamızı döndüğümüzde her şey için oldukça geçti. Kızlar ortada yoktu. Etrafa dağılıp onları ararken Berna ve Özge'yi Atiye albümlerini parçalarken bulduk. Elif hemen Özge'yi soru yağmuruna tuttu. Ama kızların gözü öyle dönmüş haldeydi ki etrafta olup bitenden bihaberdiler. Mine öyle sözlerle akıllarına girmiş ki Atiye'den aldıkları intikam bile içlerinde ki ateşi söndürememiş ve bu hale getirmişti onları.
Göz ucuyla grubu kontrol eden Nazlı etrafta biriken kızları fark edince huysuzca mırıldandı. "Ne yapacağız, gözü dönmüş 4 çingu iş başında. Zavallı Yuki'nin hayatı tehlikede bile olabilir. Ve arkamızı döndüğümüz iki dakikada etrafta bir sürü kız..." Nazlı üzgün gözlerle Tae'ye bakarken Elif ellerini belinde birleştirmiş haylaz kız çocukları konumundaki Özge ve Berna'ya bakıyordu. "Cık cık cık! Sizden hiç ummazdım kızlar, hele senden Özge. "
Daha fazla dayanamadım. Unnilik vazifesidir diyerek kısa bir süreliğine diktatörlüğümü ilan ettim. "Mırın kırın edeceğinize gidip daha fazla sorun çıkmadan grubun yanına oturun. Bu kadar zaman hepimizin ayrı kalması garip olur. Bizde Nazlı ile diğerlerini bulmaya çalışalım. " Ses tonumdan ben bile korksam da bunu belli etmenin hiç yeri ve zamanı değildi. Garip bakışlarla yeniden grubun yanına giden kızların aksine ben Nazlı ile koşturmaya başlamıştım.
Aynı sırada....
Mine tek bir bakışıyla o şeytani fikri aşılamıştı yanındaki kızlara. Zaten 4 kişilik zorlu bir rakibe kadrosu varken bir de hiç umulmadık Yuki hüsranı. Bunu kesinlikle kaldıramazdı. Gülümseyerek yaklaştı Özge ve Berna'ya. "Kızlar moralinizi bozmak istemem ama TOP'u dün gece ağlarken gördüm bir ara. Galiba hala aklında Atiye var..." cümlesini tamamlamaya bile gerek kalmamıştı işte.
Seda Yuki'nin ağzını kapatırken Selin ve Dijjle kolundan bir anda sürükleyiverdi kızı. Mine ise ortalığı kolaçan edip arkalarından gitti. İlerde ki ağaçlık alana geldiklerinde Yuki ne olduğunu anlamamış korkulu gözlerle kızlara bakıyordu. Tek bir cümle kurmasına izin verirlerse yaşamaya devam edebilirdi belki. Gözlerine tek tek baktı kızların, en vahşi bakanından mı yoksa en yazık oldu kıza diye ağıt yakmaya başlayacak olanından mı konuşma izni istemeliyim diye düşündü. Saniyeler kesinlikle aleyhine işliyordu. Sırtını yasladığı erguvan ağacı az sonra Mine'nin kollarıyla birleşip bir kapana dönüşüverdi. "Bana bak Yuki. Bunca zamandır seni sevdim ama G bebeğimi nasıl kandırmaya cüret edersin!" Mine'nin arkasına dizilmiş Selin, Seda ve Dijjle az sonra Yuki'ye Mahşerin dört atlısı gibi görünüyordu.
"Sandığınız gibi değil kızlar. Biliyorsunuz ben TOP için ölüyorum. Aynı ortamda GD'ye bakamam bile. Ciddi söylüyorum. Belki de sizlerden birinin tepkisini ölçmek için benim adımı vermiştir. Hıı, Ne dersiniz? Bence kesin içinizden birinin tepki..." Selin koşar adım gelip kapatmıştı Yuki'nin ağzını. "Bencede öyle olmalı, tepkimi nasıl vermeliyim sizce?" Kötü bakışlar kendinden Selin'e doğru kayarken derin nefes alabilmişti sonunda Yuki.
Nazlı işte oradalar!
Bakmadık delik bırakmamıştık. Hepsinden ümidi kesip yavaşça çocukların yanına dönmeye karar verdiğimizde duyduğum ses Mine'ye aitti. Selin'in saçlarından zorla ayırdığım parmaklarını sıkı sıkıya kavradım iki elimle. Ve onları aramakla geçen zamanda gittikçe artan kız kalabalığını ağzımdan kaçırıverdim. İntikam timi Yuki'yi unutup saniyeler içinde GD'nin yanlarındaki yerlerini almıştı.
Nazlı "Bu çocuklarla ne yapacağız" diye elini alnına koymuş Koreli ahjumma taklidine başladığında karşısında Tae'yi görünce buz kalıbına dönüştü. Karşısında 'o' muhteşem gülüşüyle Nazlıya bakarken Yuki benim gözlerimi kapatıyordu. O sırada ikilinin arasında ne olduğunu tam göremesem de Yuki'nin kıkırdamaları fazla elektrik alış verişinin göstergesi gibiydi.
Ertesi Gün
"Şilek tutaklarına yapışşıp kalıjam, Kozlerinden kappine akijem" Bütün ekip bu şarkıyı Ri'nin söyleme kaynağına bakıyordu. Lee yine boş durmamış kültür şokuna devam ediyordu. Uçakta uyumak yerine Ri ile uğraşmasından anlamamız gerekirdi aslında olup biteni ama Tae ve Nazlı'nın hallerini izlemek çok daha eğlenceli görünüyordu.
Bunca zamandır gözlerini bir an için bile olsun ekipten ayırmayan kızlar bir olmuş yan yana oturan Nazlı ve Tae'yi izliyorduk. Öylesine kaptırmıştık ki Mine'nin "bacım bize çekirdek mekirdek bir şeyler ayarlasana ya! " sözleriyle dürttüğü hostes muhabbeti bile garipsenmemiş arada kaynamıştı. Son günlerde çok tutan bir dizinin setine konuk olmuş, gözlerimizin önünde yönetmen ekşıın! diye bağırmış ve çekim başlamıştı resmen. "Az sonra romantizm dolu dakikalar başlar. Bi sallantıya bakar iş kıhkıhkıh" diye kendinden geçen Seda'ya Selin "bence bir sonraki bölüme kalır bu iş, anca kuru bakışmalar olacak yine" diye cevap verdi.
Kendinden geçmiş halde hayaller kuran Mine'nin aklından neler geçtiğini tahmin etmekte zorluk çekmediğimizden sessizce öndeki ikiliyi izlemeye devam ettik. Ve Seda'nın dediği oldu ve uçak türbülansa girdi. O sallantıda bile hepimizin derdinin neler olacak en iyi kadrajdan görmek olduğu için acaip komik hallerde yerimizi muhafaza ediyorduk. Sanılanın aksine sıkıca koltuğa yapışan hemen ardından ise yanındakine sarılan isim Tae oldu.
"Vaaao!"
Otobüste şarkının 25. tekrarını söyleyen Ri artık yorulmuştu. Her zaman enerjik şekilde şarkılar söylenen turumuz bugün oldukça sessizdi. Tae ile Nazlı, Yuki ile Gd arasında buz gibi bir hava vardı. Cümleye girip etrafı eğlendirme işi Lee'ye kalıyordu ama o da havaalanından çıkarken Ri'nin fark ettiği ve zorla girdiğimiz reçel dükkanından aldığı turunç reçellerini yemekle meşguldü.
Sabahın erken saatlerinde gezmeye alışkın genç ve enerjik bir grup olarak yeniden eski ve eğlenceli günlere dönebilmek için otobüs şoföründen yönümüzü değiştirmesini istedim. Ri yanıma gelip "kahvaltı yapalım artık, ölüyorum açlıktan nuna " dediğinde her şey için çok geçti. " Nunan senin için neler planlıyor bir bilsen" dedim içimden.
Seraların arasında yavaşça ilerleyen otobüsün içinde keyifle oturan tek kişiydim. Diğerleri etrafta ki yüzlerce serayı inceliyor kendinden geçiyordu. En çok çiçek seralarını görünce şaşırdı Nazlı. Çiçekleri yetiştirmek için bunca sera kurmak aklına yatmamış, çiçeklere maddi gözle bakılması hoşuna gitmemişti anlaşılan.
Otobüs biraz daha ilerlediğinde GD oturduğu yerden kalkıp Yuki'nin koltuğuna oturmuş parmağıyla az ilerdeki turunç bahçelerini gösteriyordu. "Jeju adası gibi burası, çok güzel! " Yuki'de Gd'ye aynı fikirde olduğunu belli ettiğinde etraftaki o siyah enerjiyi fark etti. Evet Mahşerin 4 atlısı onu izliyordu. Kafasını otobüsteki perdenin arkasına sokup affını bekledi. Gd ise Yuki'nin dikkatini çekebilmek için önündeki koltuğa oturup beklemeye başladı.
Kızışan ortamı yumuşatabilmenin yolunu düşünürken aklıma bir fikir geldi. Otobüsü durdurup karşıdan gelen bahçe sahibine bir iki şey söyleyip misafirlerimi bahçeye soktum. Turunç ağacından koparan Tae'yi izlemek oldukça keyifliydi. Yediği anda ki tepkisi kaydetmek için telefonumu ayarladım ve beklemeye başladım. ama o kopardığı turunçla birlikte Nazlı'nın yanına yollandı. Uzattığı meyveyi alan Nazlı teşekkür edip soyduğu meyveden ağzına alacakken yetiştim yanlarına.
"Birbirinize vererek yemelisiniz, böylece her zaman birbirinizi hatırlayabilirsiniz " diyerek ikilinin aklına girdim ve kayıttaki makinemi çevirip meyveye ısırık atan ikiliyi kaydettim. Youtube'da kayda değer izleyici kitlesinin elimden kaçışına hala yanıyorum. Olayı anlayan Mine ve ben kahkahalarla yerlere yıkılırken Nazlı ve Tae buruşuk yüzlerle birbirlerine bakıyorlardı.
Otobüse yeniden bindiğimizde Tae ve Nazlıya gerçek mandalina ve portakal yedirmem epey zaman alsa da artık turunç ve portakalı birbirinden ayırt edebileceklerdi :D (Yaşanmış hayat öykülerimden bir derleme :D) Ri elindeki mandalinaları bir kendi ağzına bir Lee'nin ağzına sokarken "Burası gerçekten güzel bir tarım şehri olmalı. " diye ağzından kaçırdığında artık kaçarı yoktu.
Elime aldığım mikrofonla şarkılı bir yolculuk yerine Ri'ye açılan yeni bir korku tüneli için hazırlık yaptığımı kimse bilmiyordu. Bunca zamandır yaşananlardan açıklarını rahatlıkla gördüğüm Ri'ye nuna şevkati göstermek için biraz korkutmanın hiçbir sakıncası olmazdı.
Önce Aspendos'a girişimizi yaptık. Grubu önden yolladıktan sonra yanıma çektiğim Ri'ye zevkle gösterdim girişte ki yarım kadın figürünü. Ve başladım efsaneyi işlemeye.
"Kral şehrine en güzel eseri yapan adama verecekmiş dünyalar güzeli kızını. O dönemin en yetenekli iki ustasıda başlamışlar maharetlerini göstermeye. Ustalardan biri bu gördüğün antik tiyatroyu yapmış diğeride şehre giren su kanallarını. " Sabırsızlıkla söylediklerimi söyleyen Ri'nin koluna girip antik kentin kapısından içeri soktum.
"Eeee nolmuş, kim kazanmış?" İstediğim kıvama gelen Ri'ye fısıldayarak anlatmaya devam ettim. "İki yetenekli usta arasında bir karar veremeyen Kral sözünde durmak zorunda olduğu için kızını ortadan ikiye ayırıp iki adama da verdiği sözü tutmuş. O nedenle bu tiyatronun girişinde ve Su kanallarının başında kıza ait figürler bulunuyor."
Bembeyaz olmuş bana bakıyordu Ri. Cidden oldukça komik bir görünüşü vardı. Grubun yanına giderken Seda'dan çıkan sanatsal ses tonunu duyunca "Hayalet!" diye çığlığı bastı Ri. Kıkırdamalarıma ara verip Seda'yı gösterdim parmağımla. Ri kendini toparlayıp muhteşem görünümü ve ekosundan etkilendiği tiyatroyu gezmeye koyuldu hemen. Kötü bakışlarına maruz kaldığım Elif'in peşinen gitmesine ses etmeden diğer konuklarımın keyiflerini kontrol ettim.
Mekanın tarihi olması ve ekosu oldukça etkilemişti onları da. "Sanki uzaylılar atıp kaçmışlar, bu dünyadan değilmiş gibi duruyor" diye şaşkın taşları inceliyordu Desung. Sahneyi kapattıklerı için hepimizin rahatça görebileceği bir yerde durup şarkı söylemeye başladı hemen ardındanda.
Yeniden otobüse döndüğümüzde Antalya'ma sadece tarım şehri denmesinin verdiği acı vardı içimde. "Sizi enteresan bir yere daha götürmeyi düşünüyorum, umarım beğenirsiniz" dedim. Grupta eksiklik göze çarpıyordu evet Yuki görünürde yoktu. Arka koltuktan mırıltısı duyuldu sonra. Kulaklığını takmış ekipten kendini tamamen dışlamış görünüyordu. TOP ayaklanan G'yi kolundan tutup gitmesini engelledi. Yuki'nin yanına kendisi gidip konuşmaya başladı. Özge ve Berna'dan daha çok bu konuşmayı merak eden biri daha vardı otobüste.
Kısa yolculuğun ardından yeniden otobüsü boşaltıp indik aşağıya. Bu kez Kumlardan yapılmış sarayları, heykelleri gösterdim TOP ve Yuki dışındaki ekibe.
Onlarca kişinin günlerce emek vererek yaptıkları bu harika eserlere aşık gözlerle bakmıştık hepimiz.
Gerçek Antalya sıcağına uzaktan bile yaklaşmamış bu bahar havasında bile terden ölmeye başlayan ekibi toparlayıp kısa sürede yeniden otobüse doluşmak zorunda kalmıştım. Arkalarında ki bu masalsı cenneti bırakıp yollara koyulduğumuzda Ri oldukça etkilenmiş konuşuyordu. "Oldukça güzel bir ülkeniz var. Bu kadar korkutucu hikayeleriniz olmasa bir de emekliliğimizde buraya yerleşebilirdik. " hepimizin yüzüne bir tebessüz otururken Mine kızgın sesiyle başladı cümleye. "Daha hiçbir şey görmediniz siz. Antalya'nın ardından asıl cennete gideceğiz." Nazlı, ben ve Mine'nin gözlerinden kıvılcımlar çıkarak şehrimizi savunmaya başlayacakken Selin: "Şehir merkezine inmeyecek miyiz?" diye sordu. Ortamı yumuşatmak için bir bahaneydi ve cidden işe yaramıştı.
Kulağına fısıldanan cümlelerle keyfi yerine gelen otobüs şoförü bizleri merkeze bıraktıktan sonra yoluna devam etti. Yukarıdan baktıkları masmavi Antalya manzarası herkesin içini açmıştı. Yeşille mavinin, geçmişle günümüzün el ele verdiği tarihi kaleiçini gösterip yat limanına doğru indik. Lee Tae ile önden giderek tadına bakılacak ne bulurlarsa tadıyor, Gd yanında ki 4lü kız kalkanıyla yokuş aşağı yürümeye çabalarken bol bol sendeliyor, Daesung ve Gökçen şehrin sokaklarına aşık dolaşıyor ve şarkılar mırıldanıyordu.
Ri ile Elif önümde kol kola gezerken ben ise Nazlı ile yürüyordum. Antalya ilişkilere pek iyi gelmemişti anlaşılan. Uçakta trafo bile kuruldu artık diye kendi aramızda eğlendiğimiz ikili yan yana gelmekte zorluk çekiyor ya da Nazlı sessiz kalarak uzaklaştırıyordu Tae'yi yanından. Ne olduğunu söylemesi için Nazlı'nın üstüne gidecek değildim ama tatlı dille etrafında dolaşmaktan da geri durmuyordum.
Az sonra gruptan kopup Mine geldi yanımıza. "Bir işler karıştırmıyorsunuz değil mi? Nazlı sen akıllı kızsın da bu Bahar'a güven olmaz. Emin olmak için geldim." Nazlı ve ben masumane bakışlar attık birbirimize. Zorla eşeğin aklına karpuz kabuğu sokuyorlar arkadaş! Bütün ekibin eline Antalya'nın meşhur dondurmasını tutuşturup beklemelerini söyleyerek ara sokaklardan birine girdim.
Herkes afiyetle dondurmasını yerken geri döndüm ve birlikte limana indik. Yatçılardan biriyle yapılan sıkı pazarlık sonrası ekibimize özel olan yatla birlikte mavi koyları selamlayarak Olimpos'a geldik.
Havanın serinliğine rağmen ekibi tutamadım hepsi denize girdiler. Onlar bu soğuk havada güneşin ve denizin tadını çıkarırken ben kalacağımız yerin ayarlamalarını yaptım. Planlarımın çok tersinde ilerleyen bu gezi turunu kimselere çaktırmadan tamamlamalıydım. Akşam için ekibe özel bir de tur organizasyonu yaptıktan sonra yeniden yanlarına döndüm.
Oldukça keyifli şekilde sularda debelenirken onları çıkarmanın imkansız olduğunu düşündüm. Çoktan kendini yerlere sermiş güneşin tadını çıkaran Lee'ye yaklaştım. Elindeki mandalinayı da ağzına attığı sırada yemek için yerimizi ayırttığımı ama ekip böyle gecikmeye devam ederse iptal edilebileceğini söyledim.
10 dakika içinde herkes üstünü giymiş, kalacağımız bungolovlara doğru yürüyüşümüze başlamıştık bile.Yol üstünde ki tarihi mezarlar Ri'yi bize daha yakın tutuyordu evet ama etraftaki manzara diğerlerini çoktan tutsak etmişti bile. Kalacağımız yerleri görünce Ri'de bir hayal kırıklığı sesi duyuldu. "Ağaç evlerde kalmak mı? Ya Böcek varsa burada?" Yorgunluktan Ri'nin sesine tepki veremedi kimse. Büyük çardağa yayıldık hepimiz. Masamız az sonra Ev Yapımı onlarca yemekle donatılmıştı. Self servis anlayışını da büyük bir keyifle bozduğumuz müessese bize bir kaç ayrıcalık yapmaktan çekinmediler sağ olsunlar.
Salatalar, balıklar, mezeler... Gelenin gidenin haddi hesabı yoktu. Lee 32 dişini gösterebilmenin ötesine çoktan geçmişti. Mine ve Ben yalan olan diyetlerimize ağıt yakarken Tae önünde ayıkladığı balığı Nazlı'ya uzatıyordu. Selin, Berna ve Seda tatlı çeşitlerini gördüklerinde mutluluktan mı yoksa acıdan mı gözyaşları döküyorlardı bilmiyorum ama bugün ki onca koşturmacanın ardından hak ettik hepimiz bunca kaloriyi diyerek moralimizi yüksek tutmaya çalışıyorduk.
Yemeklerin ardından batan güneşle birlikte mekanların hepsinde ateşler yanmaya başladı. Akşam organizasyonunu yaptığım rehber ile gözgöze gelince ekibe hadi gidiyoruz dedim. Hepsi mayışmış olan bu insanları zar zor ayağa dikip otobüse bindirdim yeniden. Rehbere ufak bilgiler vermesini ama asla detaya girmemesini söyleyip 5 dakika izin istedim.
Önceden hazırlattığım ve aldığım malzemelerle dolu çantayı alıp turu başlattım. Elimdeki çatanın büyüklüğüne bakan Mine hemen yanıma yaklaştı. "Az sonra büyük eğlence çıkacak, umarım bütün bu soğukluk yok olur" dedim. Mine:
"G bebeğimi bana bağlama büyüsü yapsan ortada sorun kalmayacak aslında Cadıcım ama sen bilirsin "dedi. Yuki olduğu yerden bizi kesti, olup bitenleri yorumlasa da ortamızda kalan GD'ye görünmemek için sesini çıkarmadı. Yine sessiz başlayan yolculuğumuza renk vermek bu kez Ri'ye kalmıştı. Yemek sonrası mutlu olan gruba hareket katmak iyi gelmişti ona da.
Otobüs durduğunda otobüste şarkı söyleyip eğlenmekten yorgun düşmüş bir grup iniyordu kapıdan. Etrafta onlarca yanan taşı gören herkes şok olmuştu. "Metan gazı bu panpa" diyerek Tae'yi dürttü Lee. Tae daha romantik bir efsane bekliyordu. "Nazlı sen biliyor musun burasının hikayesini?" Nazlı Tae'yi görmezden gelerek yanımıza geldi. Sonunda bir yanartaşı aramıza alarak oturduk. "Keşke yanımızda patates getirseydik. Kdramalarda ki gibi oppamızla patates közleyip yerdik" dedi Özge.
"Patates fantezisini birazcık Türkçeleştirsek, Zira patates bulamadım bu saatte. Şimdilik sıcak şarap ve sucukla idare edeceksiniz." Misafirlerimi hayal kırıklığına uğratmama düşüncesiyle bunları yanıma almam iyi olmuştu. Dağ havasınında etkisiyle az önceki ziyafeti tamamen sindirmiş olan topluluğumuz bir güzel çubuklara dizdi sucukları. Mineyle bende şarapları doldurup ikram ettik. Sucukların pişmesini beklemeden yapılan şarap ikramı bize Taeyang dinletisi olarak geri döndü. Ateşin başında, gökyüzünde binlerce yıldızın şahitliğinde Tae dinlemek gibisi yoktu.
Şarap ve sucuklarımızı yiyip şarkılar eşliğinde unutulmaz bir gece geçirdik Yanartaş'ta. Hemen sonrasında ekibi odalarına gidip dinlenmek yerine sahile inip güneşin doğuşunu izlemek için ikna ettim. Mine ile yaptığımız özel ikna turlarının bunun üzerinde oldukça etkili olduğunu kabul etmeliyim. Yuki ve Nazlı pek isteksiz olsa da bizleri kırmamak için bize katıldılar.
Sahilde oturup eğlenmeye devam ettik. Arkamızda oturan grubunda sahili terk etmesiyle artık bize özel olan yeri eğlence parkına çevirmeye başlayabilirdik. "Özel bir oyun oynayalım mı?" diyerek atıldım. Mine ve Berna hemen kabul ettiler. Lee de bize ayak uydurdu hemen. Selin, Seda Gd'den tepki beklerken Elif Ri ile el ele tutuşup bizde varız dedi. Top Yuki'nin yanına gidip oturdu ve ona bir şeyler fısıldadı. Gökçen ve Daesung eğlenelim! diye bir ağızdan olaya dahil oldular. TOP bizde varız diyerek Yuki'yi olaya dahil etti. Son olarak Nazlı ile Özgede kbul edince büyük bir çember kurduk ve "Oyun" başladı.
Çantamı ortaya döküp içindeki şişeleri gösterdim hepsine. "Sırayla bir şişe seçeceksiniz. Her şişede ki iksir farklı, herkesin tepkisi başka olacak. Ama bu etkiler uzun süreli değil. Sadece eğlence amaçlı yaptığım küçük şeyler."
"Neler olabileceğini bilmeden bu yola çıkmak çok mantıksız!" Tae bir anda bu sert tepkiyi gösterince oldukça şaşırmıştım. "Merak etme, hepimiz bu işin iksirler yüzünden olduğunu ve bir oyun olduğunu bilerek başlıyoruz."diyerek tepkisini azaltmaya çalıştım. Nazlı : "İlk ben başlıyorum " dedi.
Sabah sahilde uyandığımızda ortalıkta TOP, Yuki ve GD yoktu. Peki bütün bir gece bu sahilde neler olmuştu, bu üç kişi nereye kaybolmuştu. "
Hikaye bir sonraki adımda yine bu blogta bu kez Mine'nin kaleminden sizlerle buluşacak ;) Macera Devam ediyor!
Yihuuu yeni bölüm! Lee’nin kısa bölümü kesmemişti beni (:P), uzun uzun yazmana sevindim:)
YanıtlaSilGD durdu durdu hepimizi dumur etti. Mahşerin dört atlısına yapılır mı bu?! Yuki için çok endişelendim, yazık kıza vah vah derken bu sefer Selin gitti gümbürtüye. Ah GD bizi birbirimize düşürdün resmen, ne var sanki şarkıyı Türk vip’ler için yaptım desen…
Yuki senin gözlerini kaparken kendi gözlerini kapamayı unutmuş, çok ayıp :P Ahh utandım yine! :D
Diyaloglara çok güldüm yahu, nasıl doğal olmuş öyle! Mine’nin hostes bacıdan (:D) çekirdek istemesine koptum mesela ahahah :D Çok iyiydi..
Seda’nın tahmini iyi tuttu yalnız ben ilk şoku atlatıp tam Tae’nin koluna yapışacakken korkan kişinin Tae olması beklemediğim bir durumdu, hay allah! :D
Turunç sevdiğim bir meyve değil esasında ama ikram eden Tae olunca yememek olmazdı. Ve cidden turunç ve portakalı zaman zaman karıştırıyorum; narenciye şehrinde yaşıyor olmama rağmen, utandım! :D
Ri’nin psikolojisini bozdunuz yahu, korkutmayın şu çocuğu artık. YG başkanı kızacak bize.
Uçaktaki hoş sohbetten sonra şehre adım attığımızda Tae’nin hiç konuşmamışız gibi davranması duygularımı incitti ve gururumu hatırlattı, bir şekilde tavır yapmalıydım; ama o kadar ince ruhlu ki adam, bana balık ayıklarken falan bir ara yumuşadım resmen :P
Çok güzel olmuştu, bir çırpıda okudum. Ellerine, emeğine; hayal gücüne sağlık Bahar! :) İyi toparladın Gd meselesini ve çok kritik bir yerde bıraktın. GD, T.O.P ve Yuki üçlüsü nereye kayboldu, aralarındaki gerginlik nasıl patlak verdi merak ediyorum. Yuki ortalığı karıştıran kişi oldu bir anda :D Mine’ye bol ilham diliyorum.
Zaman sıkıntısı yaşadığım bir anda geldi pas. Aklımdaki fikirden uzak bir bölüm oldu. Yorumsuz geçen günlerin ardından felaket bir bölüm olduysa demek ki dedim (:
SilYorumların için teşekkür ederim ;) İksirler hakkında fikir vermemeyi Mine kıza kıyak olarak düşündüm ama konu ile ilgili fırçamı da yediğimi belirtiyorum hemen :D
Eline sağlık cadıcım :) şu bölüm çok iyi canlandı gözümde “Seda Yuki'nin ağzını kapatırken Selin ve Dijjle kolundan bir anda sürükleyiverdi kızı. Mine ise ortalığı kolaçan edip arkalarından gitti.”
YanıtlaSilSonra “"Sandığınız gibi değil kızlar. Biliyorsunuz ben TOP için ölüyorum. Aynı ortamda GD'ye bakamam bile. Ciddi söylüyorum. Belki de sizlerden birinin tepkisini ölçmek için benim adımı vermiştir. Hıı, Ne dersiniz? Bence kesin içinizden birinin tepki..." Selin koşar adım gelip kapatmıştı Yuki'nin ağzını. "Bencede öyle olmalı, tepkimi nasıl vermeliyim sizce?"” bu bölüme koptum :P
Ayrıca şu cümlenin doğrusu “bacım bize ÇİĞDEM falan bir şeyler ayarlasana ya! " dı. Yanlış hatırlamışsın :)
Seda ve Selin TAE-NAZLI çiftini çözmüş. Anca k kuru bakışma :P eee baka baka trafo arıza verdi :)
Gezdik gördük eğlendik şeklindeki tur bayıldık bir ayıldık ne haldeyize döndü finalde :P ben bu durumu izmire nasıl bağlayacağım şimdi :D ahaha kumsaldakileri ayılt YUKİ!! TOP ve GD kuzusunu bul. bu üçlüden bir kısmına çile çektir oof ooff ;)mucks öptüm bebek birşeyler karalayayım hemen kapını çalıp fikirlerini sormak üzere ayrılıyorum
Çiğdem demek aklıma gelmedi bir türlü kuzu napayım :D
SilTae ve Nazlı ile ilgili bol ekşın beklerken GD süprizi ortalığı birbirine kattı, oysa bu iksirlere dair şairene fikirler vardı aklımda :P
Beni her zaman bulabileceğin yeri biliyorsun (:
Yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum :P
ellerine sağlık çingucum :) antalya'yı senin gezdirmene rağmen seungriyle pek eğlenmişiz doğrusu:)) yalnız bu aşk üçgeni nedir yaa 0.o
YanıtlaSilAşk üçgeni mi hani nerede :P
SilAntalya gezimiz,sıcak sarap içcem ben yaa diyen bünyeme sonunda giren sıcak şarap eşliğinde güzel bir yazıydı.Ellerine sağlık :) Yalnız beybii napmışsın sen öle herkescikler birbirine düşmüş :D Kankaa naptın sen demek istiyorum öncelikle banada hiç bahsetmemişti böle bi durumdan.GD dörtlüsü haklı her türlü infazlarına yardımcı olurum :P Bi de yakında TOPı kimseye yar etmem diyip ortamlara satırla dalmaya başlıycak gibi duruyorum.kendimde o potansiyeli gördüm ben :D
YanıtlaSilAhahaha (: İçindeki çılgın kızı çıkarmayı Mine'ye bıraktım :P Yaptığım iksirlerden payına hangisi düştü bakalım???
SilAsıl eğlence geliyor bence :D
Çingum geç yorumumum için af eyle diyerek başlıyorum ve evet çok heyecanlı ve entrikalı bir bölüm olmuş diyebilirim. Olympos'a her zaman hayran kalmışımdır bu sefer senin rehberliğinde gezmek bir başka oldu. Zaten severdim şimdi katmerlendi gözümde Antalya. Ama Yuki! O şarkıların kahramanı nasıl aramızdan çıkar! Çıkacaksa bu mutlaka ben olmalıydım nayıııır :P Gezi boyunca bunun gerginliğini yaşamaktan güzelim doğaya odaklanamadım ayol :D Pekii ya o iksirleri nasıl içtik biz ya? Daha benim hikayemdeki iksir faciasından sebeblenmedik mi? :D Yalnız çok güzel olmuş çingu. Şimdi yukarıya Mine'nin hikayesine doğru yol alıyorum. Bakalım kaybolan üçlünün akıbeti nasıl olmuş. Ellerine sağlık :)
YanıtlaSil