Dizinin Adı: Island: Season 1 | 아일랜드1 Yönetmen: Bae Jong Senaryo: Jang Yoon Mi Bölüm Sayısı: 6 Yapım Yılı : 2022 Dizi Türü: Aksiyon, Gerilim, Korku, Fantastik _____Oyuncu Kadrosu:______________ _____Konusu:______________________ Won Mi Ho varisi olduğu Daehan Grubunun yönetimi için çalışmaktadır ancak halası mirası ona kaptırmak istemez. Başına çorap örülen Mi Ho babası tarafından cezalandırılır. Genç kadın hayatının iplerini başkasına bırakmamak için Jeju adasına giderek burada gönüllü öğretmenlik yapmaya başlar. Adaya adım attığı anda peşine düşen korkunç yaratık ile hayatı bambaşka bir serüvenin içine çekilir. Tamra adası gizemli ve iblislerin hapsedildiği bir adadır. İblislerin sürekli insan ölümüne neden olması yüzünden dini liderler ölümden kurtarılan küçük çocukları iblis kanıyla dönüştürür ve iblis avcısı yetiştirirler. Jeju adasının içinde yer alan bu Tamra bölgesi taş heykellerin içine hapsedilen iblislerin birer birer canlanması yüzünden kötü günler yaşamaktadır. Bir i
“…Sabah sahilde uyandığımızda ortalıkta
TOP, Yuki ve GD yoktu. Peki bütün bir gece bu sahilde neler olmuştu, bu üç kişi
nereye kaybolmuştu. "
Yer: Sahil
Tarih: 14.04.2012 Saat:02:02 İksirleri içip, muhabbet ettikten sonra,
kimseye bir şey olmadığını görüp, gönül rahatlığıyla kalan şarapları da içtik.
En son anlaştığımız üzere, Yuki’nin nöbetini Seda’ya devrettim. Yuki GD’den en
uzak köşede Seda’nın kıskacındaydı. TOP, Berna, Özge üçlüsü, Dae ve Gökçenle
muhabbet ediyordu. İksirlerin neler yapacağını kestiremediğimiz için Yuki ve Gd
yi iki ayrı grupta tutma kararı alıp, Tae, Naz ve Lee üçlüsünü ortaya set
olarak çektik. Gd ise ben, Selin ve
Dicle tarafından örülmüş duvarların içindeydi. Ri kızların neden kıskanç
olabileceği konusunda espriler yapıp Baharla Elifi resmen kışkırtıyordu.
Yer: Sahil Tarih: 14.04.2012 Saat:06:06 Ri: Nuna! Mine Nuna! Uyan! Ri’nin 8.9 şiddetindeki sarsıntılarıyla,
sahilde gözlerimi açtım. Aklımdan ilk geçen “burada mı uyuyakaldık, midemizi
üşütmesek bari, İzmir turu 17 üye için umumi tuvalet turu olmasın yaaaa” oldu.
Ama Ri’nin ifadesinde bir sorun vardı. Bu paniği çözmem çok zaman almadı.
Ri: Bahar Nuna uyanmıyor!
“Nasıl uyanmıyor?” bu anlamsız sorumu Ri de
anlamadı doğal olarak. Yanımda ölü gibi uzanan Bahara baktığımda, bir işler
karıştırdığını anlamıştım. Madem bu kadar çabalıyor hatun biraz yardım edeyim
dedim ;P “Öpersen uyanır” deyip Ri’ye göz kırptım. Cümlemi duyan Baharın
gülmemek için kendini zor tuttuğu her halinden belliydi.
Ri “İçtiği iksir buna neden olmuş olabilir
mi? Gerçi bana bir şey olmadı.” deyip, çapkın bir gülümsemeyle, “uyuyan güzeli
yalnızca bir prensin öpücüğü uyandırır, buradaki tek prens de benim” dedi ve
Bahara yöneldi.
Ben henüz diğer gelişmelerden habersiz,
“Bahar’a kıyak yapmasına yaptım”, içim rahat diye düşünürken tiz bir çığlıkla
yüzümdeki gülümseme bir anda silindi.
Seda: YUKİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİ!!!
Bu çığlığa kayıtsız kalmak mümkün değildi.
Bahar yerinden fırladı. Öpücük için ilk denemesini yapmaya çalışan Ri ile kafa
kafaya çarpıştılar ve ikisi de geri yere yığıldı. Artık ikisi içinde sihirli
öpücük şarttı!
Çığlığın geldiği yöne bakınca, Seda’nın
kulaklarından duman çıktığını gördüğüme yemin edebilirdim. Biraz ilerde Tae ve
Naz’ın arasına uzanmış olan Lee, kafasını kaldırmadan “Cidi mi dedi Yuki mi?”
diye sordu. Bu soruyla kendime geldim.
Yer: Bahar ve Minenin kalacağı bungalow
Tarih:13.04.2012
Saat: 20:20
Seda, Mine, Selin, Dicle odanın zemininde oturmuş toplantıhalinde; Yuki ve Gd olayına çözüm amaçlı beyin fırtınası yapmaktadır.
Selin: Gündüz beni yolmaya kalkmasaydın.
Ben bu işi çözmüştüm.
Mine: Tekrar özür dilerim. Ama Yuki’nin
masum olduğu konusunda hem fikiriz sanırım. Ona eziyet etmek çok içime sinmedi.
En azından o şekilde. Bir an seni Yuki’den ayıramayacağımı düşündüğüm için öyle
davrandım :(
Selin: Ben özür dilerim. Aslında Yuki’den
dilemeliyim :(
Dicle: Tamam tamam, sevgi kelebeği olmayı
bırakın da şu işi halledelim.
Seda: Yuki masum tamam. Ama yine de duruma
kayıtsız kalamıyorum. Ben ki Gd ye asılan kimseyi takip etmiyorum.
Katlanamıyorum.
Dicle: Tamam dedik ya! Önce sakince
düşünelim. Olay ne? Gd, Yuki’ye şarkı yazdı! Allahım bu cümleyi kurunca
delirmemek elde değil. TUTMAYIN BENİ GİDİP O ŞARKI SÖZLERİNİ YEDİRİCEM O
İKİSİNE!!
Topluca, “İKİSİNE Mİ?” diye atılan çığlık
anında, ayağa kalkmaya çalışan Dicle’nin sağ koluna Seda, sol koluna Selin,
bacaklarınaysa ben yapışmış olarak duruyorduk. Hamle yapamayacağını anlayan
Dicle “tamam tamam” deyip olduğu yere çöktü.
Selin: Peki aklına mantıklı bir şey gelen
var mı?
Dicle: TOP de Yukiyle ilgili gibi, değil
mi? Bu olayın üzerine gitsek.
Seda: Bu çok tehlikeli, bizim Yukiye yapmadığımızı
Özge hepimize aynı anda yapar. Bu sırada Berna onu alkışlarken, Elif olayları
kaydedip hepimizi “Özgenin hareminin gülünü pazarlamaya kalkanların hazin sonu”
başlığıyla youtube da aleme rezil eder.
Dicle: Tamam bundan vazgeçtim. Başka ne
yapabiliriz?
Selin: Birbirlerinden uzak tutmak tek çare
gibi. Ama nasıl?
“Tamam dönüşümlü olarak Yukiye yapışmayı
teklif ediyorum” dedim. Teklif sonrası sessizlikte, hepimizin başının üzerinde
oluşan baloncuk farklı olsa da amaç aynıydı.
Yukiyi kontrol altına alma fikri mantıksız
gelmemişti. Hemen plan program işine geçtik. “Sürekli yanında içimizden biri
olsun. Bu konuda diğer kızlar bizim kadar kararlı olamaz. Nöbet boyunca
tuvalete bile gitmek yok” dediğimde Selin, Dicle ve Seda’nın bakışlarıyla beni
onayladığı anlaşılıyordu. “İzmir’de benim başım kalabalık olur, o yüzden ilk
ben başlayayım. Sonra Seda, İzmir’de de Dicle ve Selin nöbete geçer” dedim.
Seda: Ama nöbette olana Gd ile ilgili her
detay aktarılacak buna söz verin.
Seda’ya istediği sözü verdikten sonra, kızlar odalarına dönmek üzere kalkarken,
elinde çantalarla odaya giren Bahar önce irkildi, sonra küçücük odadaki kişi
sayısına bakıp en sevimli haliyle gülümsedi. Baharın yine bir şeyler
çevirdiğini anlamıştım. Elindeki çantada her ne varsa saklamaya çalıştığı
belliydi.
Yer: Sahil
Tarih: 14.04.2012
Saat:06.19
…Lee: Cidi mi dedi Yuki mi?
Deniz suyunu yüzüne çarparak ayılmaya
çalışan Elif, çığlığı duyup, koşarak yanımıza geldi. Ri ve Bahar’ın neden
kafalarını tutarak yerde yattıklarını çözmeye debelenirken, Seda’nın çığlığı,
kulaklarının dibinde patlayan Cinnet ve Berna ayılmış, ne olduğunu öğrenmeye
çalışıyordu. Ama asıl çığlık o anda koptu.
Berna ve Özge:
TİİİİİİİİİİİİİİİİOOOOOOOPİİİİİİİİİİİİ!!!!
Bu çığlık ilkinin aksine içimi huzurla doldurdu. Sonuçta Yuki ve TOP nin olmaması, bizim elimizle olmayan olumlu bir gelişmeydi. Etrafımı kolaçan ettiğimde, Selin ve Dicle’nin gece bıraktığım yerde olduğunu gördüm. Ama Gd olması gereken yerde değildi.
Özge ve Berna’nın çığlığına Selin ve Dicle de uyanmıştı. Kalkmakta direnen Lee, Naz ve Tae’ninısrarlarına dayanamayıp ayaklanmıştı. Herkes çığlığın geldiği yöne koşmak için kalktığında, yerde Selin Dicle ve ben oturmuş birbirimize bakıyordu. Kimse Gd’nin nerde olduğunu sormamıştı. Bu soruyu kendimize bile sormaktan kaçındığımız an işte o andı!
İlk çığlığı umursamayan Ri, TOP adını
duyduğunda yerinden fırladı. Ama yine olduğu yere çakıldı. Bu kez de Elif’le
tokuşmuştu. Çocuk ülkesine sağlam dönerse mucize olacaktı resmen.
Bahar’ı itip
Ri’nin başına bakmaya çalışan Elif, aldığı sert kafa darbesiyle sarsıldı. Ama
TOP adını duymak onu da tedirgin etmişti. Ri ve Elif koşarak Özgelerin yanına
giderken, Ri arkasını döndü ve bize bakarak “Jiyong hyung da yok” dedi. Uyandığında
bunu fark edip Bahar’ı kaldırmaya çalışmış başaramayınca bana yönelmiş, ancak
asıl söylemesi gerekeni panik ve aldığı darbelerle atlamıştı maknea!!!
Bahar yığıldığı yerden kalkıp, Selin, Dicle
ve bana o beklenen soruyu sordu. “Esiriniz nerde?” Tepkisizce Bahar’a
bakıyorduk. Bizden hayır gelmeyeceğini anlayan hatun kalkıp, kontrolü ele
geçirdi. “Hey oradakiler Gd de yok. Naz, Tae, Berna, siz odaları dolaşın. Geri
kalanlarda her yeri arasın. Şu küçücük yerde bir masum fan ve iki idol
kaybetmiş olamayız değil mi?” deyip bize döndü “hadi beceriksiz nöbetçiler siz
de kendinize gelin, kalkıp arayalım daha uçağa yetişeceğiz, yat bizi bekliyor
acele edin” dedi. Komutlara uyarak aranmaya başladık.
Çok geçmeden Lee’nin sesini duyduk.
“BULDUM!!! Burada burada” Lee’nin yanına koştuğumuzda Gd’nin yerde baygın
yattığını gördük. Baygın olması endişelendirici olsa da Mahşerin dört atlısı
olarak yalnız olmasına sevinmediğimizi kimse iddia edemez. Lee Gd yi sarsarak
ayıltmaya çalışırken Seda öne fırladı. “AÇILIN! Şişe çevirmece oynarken
yakaladığım fırsatı değerlendirememiştim. Şimdi değerlendireceğim. O bir uyuyan
güzel sonuçta” dedi. Hepimiz donmuş Sedayı izliyorduk.
Seda eğildi, Gd’nin yüzünü tuttu, tam hamle
yaparken Gd gözlerini açtı.
GD “haklısın bu fırsat bir daha ele geçmez,
hangi fan bir idole bu kadar yakın olabilir ki!” dedi. Seda o panikle Gd’nin
kaldırdığı başını itip kalktı. “ben de şans yok ki zaten, ayıldı” deyip odasına
doğru yürümeye başladı.
Berna koşarak yanımıza geldi ve “sabaha karşı başka bir tekneyle dönmüşler,
hava alanında buluşacakmışız” dedi. Özge ve Berna bu durumu pek içlerine
sindireceklermiş gibi görünmüyordu. Yuki’nin üzerindeki kara bulutlar
dağılmıyordu anlaşılan.
Yer: Havaalanı
Tarih: 14.04.2012
Saat:09.09
Tae, TOP ile konuşup yerlerini belirledi.
Hep beraber huzur içinde (!) yanlarına gittiğimiz de Yuki’nin gözlerinin
şiştiğini fark etmemek elde değildi. TOP (gizlice), “Gd dörtlüsünün onu orada
bırakacaklarını düşünmüş, uyumamış tüm gece, sabah tuvalete giderken bir
tekneyle anlaşmaya çalıştığını gördüm. Tanımadığı kişilerle yalnız kalmasın
diye ben de geldim” dedi. Özge ve Berna yatışmış gibi görünmüyor, ama bir şey
de söylemiyordu. Lee Gd’nin İstanbul gezisinde yaptığı açıklama yüzünden
kendini sorumlu hissediyor, ortamdaki gerginliği dağıtmak için şekilden şekle
giriyordu.
Yer: Uçak
Tarih: 14.04.2012
Saat:10:10
Herkesin
kendi havasında olduğu, uçak muhabbetleri gerçekleşmektedir.
Mine: Bahar iksirlerde bir sorun mu vardı?
Bahar: Aslında ben de merak ediyorum. Sıcak
şarap yüzünden olabilir. Alkolle reflekslerin yavaşlaması gibi bir durum belki
de. Emin değilim.
Mine: Şarap içmeyenler de vardı gerçi.
Sucuklarla mı ilgiliydi acaba? Yine de hala etki etme olasılığı var mıdır sence?
Gd: Böyle olacağını düşünmemiştim :(
Aslında yanlış anlaşıldım. Yuki’nin TOP ‘e bakışlarını gördüm ve sanırım bundan
etkilendim. Sözlerin bir kısmını kendi dilimde yazmış olmamdan sanırım
anlaşılmadı. Sıradan birinin bir idole olan aşkını anlatmaya çalışmıştım
yalnızca. Kendi hislerime yönelik değildi. Ama kızların arasında gereksiz
gerginlik oldu. Çok suçlu hissediyorum kendimi :(
Lee (Kahkahayı patlatır): NEEE? Bunu şimdi
mi söylüyorsun?
Lee’nin kahkahasına, yalnızca biz değil,
tüm yolcular “cık, cık, cık” yapıyordu. Arkamızı döndüğümüzde Lee saatlerdir
ondan gözünü alamayan hostesi yanına çağırıp bir şeyler söylüyordu. Hostesten
her ne istiyorsa kız pek olumlu yaklaşmamıştı. Herkes birbirine kesin Dae için
bir şeyler planlıyordur, bakışı attı. Lee’nin kültür yağmasından Tae, Gd ve Dae
nasiplenmemişti henüz. Tae ye kıyamaz, Gd ise çok keyifsizdi. Demek ki Dae’nin
başına gelecek vardı.
(Aynı sıradan az biraz sonra)
Tae: Lee bir şeyler çeviriyor, şu gürültüye
bak :D Naz?
Naz: Efendim?
Tae: …
Naz (sinirli): Efendim Tae?
Tae: Ben hiç aşık olmadım biliyor musun?
Naz: Biliyorum.
Tae (şaşkın): Nasıl biliyorsun.
Naz: sizi takip eden herkes biliyor bunu.
Tae: Anladım. Sen oldun mu?
Naz: … … ııı …. Hmmm…
Tae: Özür dilerim ileri gittim sanırım.
Cevap vermene gerek yok.
Naz: Öyle değ-
Tae: Cevap verme lütfen. Biraz müzik
dinlemek istiyorum izninle.
Bu konuşmaya kulak misafiri olan Selin ve
Seda Tae’nin gol pası sonrası Nazın topu havaya diktiği yönünde yorumlar getiriyordu.
Özge “ben olsam şimdiye Ri’nin deyimiyle şilek dudaklarına yapışıp kalmıştım; Tae’de
bu lafı dolandırma, Naz’da bu çekingenlik varken bu iş zor” dedi.
Gökçen bu
konuşmalar nedeniyle kızarmış, konuşmaları merak eden Dae’ye, ne dediklerini
anlatmaya çabalıyor, ama bir türlü söyleyemiyordu. TOP Bernaya Türk filmleri
hakkında sorular soruyor, Berna da ona klişeleşmiş bazı replikleri anlamasında
yardımcı oluyordu.
Özge Yukiyi bir kenarda sorgulamış, masum olduğuna kanaat
getirmişti. Selin ve ben de Yukiden özür diledik. Yuki önemli olmadığını
söylese de hala karamsar hava dağılmamıştı.
Uçağın ineceği anonsuyla bir kıpırdanma
başladı. Elif omzunda uyuyan Ri’yi uyandırmaya çalışıyordu. Anonsun ardından
bizim dışımızda tüm yolculara anlamsız gelen bir anons daha yapıldı. “Mahşerin
dört atlısı (koltuk numaraları tek tek söylendi), Yuki ve Gd arasındaki
sorunun, yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı Lee tarafından kesinleştirilmiştir.
Açıklamalar için Lee arkadaşınıza sağlam bir sofra kurmanız gerekmektedir.
Bizimle uçtuğunuz için teşekkürler”
Herkes Lee’ye bakıyor ve anlamaya
çalışıyordu. Lee resmen Mahşerin dört atlısıyla da kafa bulmuştu. Kurban Dae
değil biz olmuştuk. Tüm yolculara saf dörtlü imajı çizmiştik. Neyse ki iniş
anonsu sonrasıydı. Uçaktan inerken hostesin gelip Lee’ye telefon numarasını
verdiği de gözümüzden kaçmadı. Sonunda İzmir’e ulaşmıştık (Şehrimin hasretinden
içimde isyan marşı son ses çalıyordu, Tam 35 Göz-Göz)
Bagajları beklerken ben, Selin, Dicle ve
Seda kafalarımızı yerden kaldıramıyorduk. Lee ise bize bakarak Gd’ye bir şeyler
fısıldıyordu. Gd’nin belli belirsiz gülümsemesini görmek güzeldi. Yuki de daha
rahatlamış görünüyordu. Bizi bekleyen araca bindiğimizde günün programına
ilişkin olarak fikir almam gerektiğini düşündüm.
Mine: Öğlen olmak üzere ama hala bir şey
yemedik. Önce kahvaltı yapalım. Kalacağımız yer biraz uzak olduğu için eşyaları
araçta bırakıp dolaşırız. Sizi Efes’e götürmeyi düşündüm ama yeterince tarihi
yer gezdik. Arkeolojik alan olarak Kale ve Şehrin içindeki Agora’nın uygun
olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Çarşıyı dolaşıp Asansörde gün batımına şahit olur
bir iki tek atarız :P Sonra Çeşme de ayarlanmış villaya geçeriz. Çok
dolaşılacak yer var ama zaman az çingular :P
Lee: Kahvaltı süper olur. Çok acıktım ben
Tae: Hostesin sana taşıdıkları yetmedi değil
mi bro?
Replikleri hepimizin biraz rahatlamasını
sağladı ve eğleneceğimizin işaretini verdi. Araca binip Kordonda Rakı balık
yerine sağlam bir kahvaltı seçeneğini makul buldum. Akşam yemeği için evde
olmalıydık. Rakıdan sonra o kadar yol gidilmezdi. Rakıya alışık olmayan masum
idollerin, midelerini boşaltma riskini hayal etmek bile ürkütücüydü.
Yer: Alsancak Kordon
Tarih: 14.04.2012
Saat:12:12
Gönül isterdi ki Kordon soldaki görsel gibi olsun ama, maalesef…
Neyse...
Lee’nin “Müdür çok açız yalnız biraz acele
eder misiniz?” sorusuna garson, masada
oturan 17 kişiye bakarak, dalga geçer bir tavırla “tabii tabii, önce Siparişlerinizi
alalım.” Diye cevap verdi.
Lee: yok yok sipariş alma. Kahvaltı
tabağından herkese birer tane getir, ortaya da şurada yazılı olanlardan üçer
tane yaptır.
Konuşmaya şahit olan diğer 16 kişi, yan
masadaki yaşlı çift ve iki masa gerideki liseliler hayretle bize bakıyordu. Lee
ilk dakikada kontrolü ele geçirmişti. Ben yalnızca köpeklerin duyabileceği
frekansta “biraz da boyoz getirir misiniz?” diyebildim. Adam acıkmış sonuçta
önünü kesmek istemedim :)
Tam olarak verilen sipariş ise; 17 kahvaltı
tabağı, her birinden üçer adet olmak üzere sahanda: yumurta, sucuklu yumurta,
kaşar, tulum, hellim peyniri; gözleme: patatesli, peynirli, otlu, kıymalı,
karışık; boyoz, renk renk reçel, bal, zeytin, peynir; söğüş domates, salatalık,
biber; zeytin yağlı salça vs. derken...
En son pastımalı yumurta servisinde Dae olaya el attı ve “bu koku beni rahatsız ediyor onu yemeyelim. Bu kadar yeterli bence değil mi Lee” dedi. Dae bunu söylerken gülümsüyordu, ancak daha çok gerilmiş gibiydi. Tae “dostum bizim bunların hepsini yememize imkan yok, formumuzu korumamız lazım, anlarsın ya” dedi. Siparişlerin yarısı masaya geldiği gibi gitse de, Herkes olabildiğince doymuş ve tur için hazırdı.
Kahvaltı sonrası, turumuza yaya olarak
devam edeceğimizi ve aracın bizi Agora da bekleyeceğini söyledim. Önde ben
arkada tebaam şeklinde yürümeye başladık.
Mine: Denemek istersen kimse
garipsemez. İsterseniz oturalım, biraz rahatlamaya ihtiyacımız var.
Lee: yemek sonrası biraz
uzanmak her zaman iyi gelir mideme :D
Mine: Baharda olduğumuz için
güneş saat itibariyle sorun olmaz, ama yazın güneş çarpması garantili alandır
:)
Büyük bir hevesle çimlere yayıldık. Çim
alanda yatan ilk biz değildik, ama İzmir de birbirinin dizine yatarak BB yazmaya
çalışan ilk grup olduğumuz kesindi. İzmir’de bu faaliyetler genellikle ya
KSK (Karşıyaka spor Klubü) ya da GÖZ GÖZ (Göztepe spor Klübü) için yapılır. En
büyük BB yi yazma çabası 15 dk. Kadar sürdü sanırım.
Bulmuşuz açık alanı neden
coşmuyoruz hissiyle Ri şarkı
söyleyip dans etmeye başladı. Dans yeteneği sürekli sorgulanan TOP, Ri’nin omzuna dokunup “hadi hyung”
demesiyle aniden kalkıp ona katıldı. Ama TOP, Ri ne yaparsa, onu yapmaya çalışıyor ve
oldukça komik görünüyordu.
Tae’nin arkasından geçen
Berna, takılıp tökezleyince, Tae onu düşmekten son anda kurtardı. Berna teşekkür etmeye çalışırken, Tae’nin, Berna’yı “hadi dans edelim” diyerek çekiştirmesi Naz’ı ve diğer
herkesi oldukça şaşırttı. Berna “ben şarkı sözü yazabilirim bence, hatta Gd’den
daha iyi bile yazarım. Yazar olmalıyım ben aslında” diye dans edip
söyleniyordu. Dae, Yuki yi kenara çekmiş bir şeyler anlatıyordu.
Ama ikisi de birbirini duymuyor yalnızca içini döküyordu. Elif başını Özgenin omzuna yaslayıp “TOP çok hoş görünüyor” dediği
an, Özge’nin Elif’e saldırması an meselesiydi, ama bir gariplik olduğu belliydi.
O sırada Lee bombayı patlattı “Saranghe Oppa”
Twinkle Girls olarak hep bir ağızdan: “NEEEEE?” diye tepki verdiğimizde, Lee şaşkın bakışlarla ne yaptığınıanlamlandırmaya çalışıyordu. Ayağa kalkmak için Lee’nin omzundan destek alan Gd, şuan Lee ile el ele ve ondan aşk itirafı duyuyordu. Gd oldukça sakin bir halde “ben kızlardan daha güzelim, bakımlıyım yanılıyor muyum Lee” diye Lee’yi soru yağmuruna tutuyordu.
Dicle, Gd’yi destekliyor
“zaten seni en çok ben beğeniyorum” diye Gd’nin bacağına sarılmış aynı cümleyi
tekrarlıyordu. Selin panik halinde bir TOP’ye bir Gd’ye bakıyor ikisinden
birini seçip koşarak uzaklaşacakmış gibi davranıyordu.
Bir anda Ri’nin şakıyan sesi
gitmiş yerine, beyin hücrelerinin gelişme çağında katledilmesine neden olan o
şarkı ortama hakim oldu.
Kabustan fırlamış
tavırlarla, böyle saçma bir grup haline nasıl gelebildik biz?
(Duyulan kıkırdamayla)
Bahar, “benim iksirlerim her zaman işe yarar demedim mi ben size” dedi. Turun
daha başında, gidilecek o kadar çok yer ve girilecek insan kalabalığı varken
iksirler etkisini göstermeye başlamıştı.
Yer: Bahar ve Minenin kalacağı bungalow
Tarih:13.04.2012
Saat: 20:52
Mahşerin
dört atlısının konsey toplantısı bitmiş, herkes odasına dönmüş, Mine odada
Baharı sorguya çekmektedir.
Mine: Hadi cadı uzatma itiraf et, elindekiler ne? Bahar: Söylersem sürprizi kaçar. Mine: Zaten Yuki olayına canım sıkkın, söyle kurtul. Yoksa geceyi burada benimle geçirirsin. Ri de Elife kalır. Gd elden gitti zaten kaybedecek bir şeyim yok (çok cesur arabesk bir çıkışla Baharı konuşmaya ikna etmiştim). Bahar (zorla gülümseyerek) “Gece sahilde eğlenelim
diye hazırladığım küçük bir oyun. Yeni bir karışım yaptım. Bu ilk denemem,
kişiye göre etki ediyor. Karışım aynı. Yani benim yaptığım bir şey olmayacak, herkeste
etki farklı olacak” dediğinde daha da meraklanmıştım. Biraz daha açıklasan
“Oyun"un bir bölümündeymişim gibi hissettim kendimi”
diye ısrarlarımı sürdürdüm. “Herkesin en uç noktasında olan ne varsa ortaya
dökülecek. Söylemek isteyip söyleyemedikleri, en sevdikleri, en nefret
ettikleri davranışları göreceğiz. Kişilikleriyle çelişen yanlarını yani, gerçek
Gd’yi görmek istemez misin?” dedi. İlginç bir deneme olacaktı yani (!) Bahar: Yirmi şişe var herkes içtikten
sonra, biz birer tane daha içeceğiz ve iksirin etkisi olmayacak. Yoksa bizim de
diplere gömdüğümüz uç duygularımız fırlamasın dışarı. Mine: Tamam. AAAA! Dur bir dakika madem bir
fazladan şişe var Sedaya da söyleyelim. Bu gece Yuki nöbeti var onun. İksir
etkisiyle kendini kaybetmesin. Bahar: Tamam tamam, anlaştık. Hadi gruba
katılalım eğlence başlasın.
Yer: Alsancak Kordon
Tarih: 14.04.2012
Saat:12:25
Turun daha başında gidilecek
o kadar çok yer ve girilecek insan kalabalığı varken iksirler etkisini
göstermeye başlamıştı. Bahar ben ve Seda 2 doz içmiştik. Bu durumda Gökçen,
Özge ve Naz ‘da kendini kaybetmeliydi.
Yani Özge kaybetmeyecekti, bunu
biliyordum. 2. Dozun yarısını Özgeye vermiştim. Donsengime kıyamayıp onunla
paylaşmak istemiştim. Sonradan öğrendiğime göre, Bahar Naz’a Seda da Gökçen’e
kıyamamıştı. Sonuç 1,5 doz iksirli altı hatun olarak sapıtan gençlere gülsek mi
ağlasak mı bilemiyorduk.
Ama içten içe bir korkuda yok değildi. İksir etkisini
kaybetsin diye gereken dozu almamıştık. 10 dk. Sonra herkes kendine gelmiş
birbiriyle dalga geçiyordu. Ama bu durumun tekrar etmeyeceğinin garantisi
yoktu. Bahar “insanlarla temastan kaçının” deyip kahkahayı patlattı. Günün zor
kısmı yeni başlıyordu.
Kıbrıs şehitleri caddesine
girdiğimizde adet yerini bulsun diye bir tanıtım yaptım. Tabii insanlardan
izole olarak yürümeye çalışan grubumuz bunun ne kadarını algıladı orası muallak
:D
“Burası da aynı gençliğin,
eski rum evlerinden bozma barlarda coştuğu yerdir. 18-19 yy da bu bölge, Frenk mahallesi olarak
bilinirmiş. 1922 yılında Yunan Ordusu şehri terk ederken bu bölgeyi ateşe
vermiş ve İzmir tarihindeki en büyük yangınlardan biri yaşanmış, şehrim 2/3 ü
yanmıştır. Cumba örnekleri dikkat çekicidir. Bu sokaklardan biri de büyük
ölçüde korunan sokaktır. Ancak bu sokaktan belli saatten sonra geçilmemesi
erkek arkadaşlar için uyarı niteliğinde, meşhur Bornova sokağıdır. Ankara da BB
ye sarkan iri yarı, kaslı güzel hanım(!) vardı ya hani, Ri korkudan Baharın
koluna yapışmıştı. İşte İzmir de bu sokakta genelde o tür hanımlar ikamet eder “
dediğimde, özellikle Ri’nin son cümlemden sonra adımlarının hızlandığını ve
Baharla Elifin arasında temassız olarak yürümeye başladığını fark ettim :D
Cadde boyunca mağazalara
bakıp, sokak satıcılarından hediyeler alındı. Dantel sokağı girişindeki çeşit
çeşit şapka denendi ve 17 üyede birbirinin aynı olan şapkalarla İzmir sokaklarında
dolaşmaya başladı :D
İçten içe tanıdık görmemek
ve polis tarafından çevrilmemek için dua ediyordum. Bizi durduracak olan polis
protestocu olduğumuzu düşünecek ama neyi protesto ettiğimizi çözemeyecekti.
Kıbrıs Şehitleri Caddesi alışıktı böyle farklı, küçük grupların garip
protestolarına.
İksir faaliyeti sonrası turu hızlandırmaya karar verip Kadifekale bölümünü iptal ettim. Aslında ben de ilk
kez gidecektim. Ama kısmet değilmiş :P Aracımızı çağırıp, Agoraya yöneldik. Özel
istek üzerine BB beni kırmayıp yolda sıkılmamamızı sağladı :) Aracın akustiği
de mükemmeldi.
Yer: Agora
Tarih: 14.04.2012 Saat:15:15
Araçtan inerken yine kısa bir tanıtım yaptım :P “Şehir merkezinde yer alan bu arkeolojik alan, çevresindeki yapılaşmayla dikkat çekmektedir. Bu bölgenin yapılaşmaması, aslında Osmanlıdöneminde mezarlık olması nedeniyledir. Mezarlıkta yapılan araştırmalar sırasında arkeolojik kalıntılar bulunmuş ve kazılar sonucu günümüzdeki halini almıştır. Agora 2 ve 3 katlı olarak inşa edilmiştir. İlk kazılar 1932-1941 yılları arasında başlatılmıştır.”
Ri: Burada da garip
hikayeler ve heykeller varsa ben arabada kalmak istiyorum.
Mine: Varsa da ben
bilmiyorum kuzum :D Ama şöyle bir olay var ki, bu şehrin tarihi M.Ö.5000 lere
dayanıyor hem Agora, hem de şehrin hemen hemen her yerinde yaşamış, ölmüş bir
sürü medeniyetten insan var. Mezar olmasından korkarsan gelme. Ama burada da
güvende sayılmazsın :P
Ri yine çaresiz bizimle
Agorayı dolaşmıştı. Zaten kazılar devam ettiği ve çevre yapılaşma nedeniyle alan
genişletilemediği için 15 dk. da tüm alanı gezmiştik.
Agora’dan şehrin tüm
manzarasına hakim olan ve gidemediğimiz, Kadife Kaleyi göstererek, gitmesek de
bilinsin mantığıyla, orası hakkında da bir iki şey aktardım. “Orası da, Şehrin
ikinci kurulduğu yer olarak bilinen Pagos Dağı tepesindeki Kadifekale, tüm kent
manzarasına hakimdir. Şehrin kuruluşuna yönelik mite göre; Büyük İskender'in
Bayraklı'daki ilk Smyrna kentini ve çevresindeki küçük yerleşimleri ele
geçirdiği sırada, avlanmak için Pagos eteklerine gelmiş ve Nemesis Tapınağı
önündeki pınarın başında bir çınar ağacının altında uyuyakalmış. Gördüğü rüya
nedeniyle kenti buraya kurmuş. Bazı araştırmacılara göre, İskender şehri
kurmamış, zaten var olan yerleşimi onarmış. Efsanelere göre kaleyle deniz
kotuna yakın yerde konumlanan agora arasında bir tünel olduğu söylenmekteydi.
Son dönemdeki kazılarda Kale içinde yer alan bir evin bahçesinden Agora’ya indiği
düşünülen bir tünel girişi bulunmuş. İskender'in uyuduğu pınardan akan suyun
yolu da tünel olarak anılırdı. Roma Dönemi su kanalları aslında tünel
büyüklüğünde olurmuş. Bu su da 2500 yıl boyunca bu kanallardan kesintisiz
olarak Agora'ya akmış. Sikkelerde vs. tünele ilişkin betimlemelerin yer aldığı
söyleniyor”
Ayrıca İzmir’e “Gavur İzmir”
denmesinin nedeni de, aynı süreçte Kalede Türklerin, deniz kenarında diğer dinlere
inanan halkların yaşaması ve Türklerin deniz kenarına “Gavur İzmir” olarak
hitap etmesidir. Bu bilgi BB için bir şey ifade etmese de Vipler “Gavur İzmir”
söyleminin tarihsel bir dayanağı olduğunu, günümüzdeki yaşantıyla alakalı
olmadığını öğrenmiş oldu. Yeniden arabaya dönüp yürüme mesafesindeki Kızlarağası
Hanına giren sokak üzerinde indik ve Kemeraltı çarşısına,
eğlencenin ortasına girişimizi yaptık.
Tarih: 14.04.2012
Saat:15:40 Mine: Arkeolojik alan
stoklarını doldurduktan sonra insan içine çıkma vakti geldi. İnsan içine
çıkalım dediysek bu gezeceğimiz alan da 16. yüzyıldaki ticaret merkezidir.
Tabii günümüzde de öyle. Güzergahımız, Kemeraltı’nın en meşhur caddesi olan
Anafartalar Caddesi. Cadde Kızlarağası Hanı ve Hisar Camiyle başlayıp,
Kemeraltı Camisiyle son buluyor. Gerçi çarşı çok daha geniş. Yayın içinde kalan bölüm 16. Yy da iç liman
olan bölümdür. 17. Yy da dolmuş ve üzerinde yapılaşma başlamış, çarşı
genişletilmiş. Ayrıca çarşı her zaman çok kalabalıktır :) Bu yüzden iksir
etkisindeki arkadaşları ayrıca uyarıyorum :P
Elif: Kızlarağası Hanında
beğeneceğiniz çok şey çıkacağına eminim. Turistlerin saatlerce oyalandığı etnik
eşyalar ve takıların satıldığı küçük bir kapalı çarşı.
Elifin reklamına en çok Gd
ilgi göstermişti. Etnik lafı üzerine Naz, Tae’ye yeni şalvar modelleri
bulabileceğini söylediğinde, Naz’ın Tae’nin şalvarlarına sinir olduğunu bilen
grup kendi tutamayarak gülmeye başladı. BB neye güldüğümüzü hiç
anlayamayacaktı. Tae ve Naz bir dükkana girip şalvar denemeleri süresince grup
tüm hanı gezebilirdi. Çifti yalnız bırakıp alışverişe devam ettik bizde.
Dae heyecanla koşup
tezgahların birindeki fesi aldı ve Gökçen’e sevimlilik yapmaya başladı. Genelde
kızaran Gökçen yavaş yavaş Dae’ye alışmaya başlamıştı sanki. İki yakın arkadaş
gibi şakalaşıyorlardı.
Berna Özge ve Yuki
cephesinde TOP ye kendini beğendirme çabası tavan yapmıştı. Yuki biraz geri
planda kalsa da Özge, Berna’yı alt etmekte zorlanıyordu. Özge’nin tüm
çekiciliği, Berna’nın sevimliliğiyle çarpışıyordu resmen. Bundan en büyük
kazanç mantığını kullanan Yuki’nin oluyordu. Özge ve Berna tartışırken, Yuki söylenmesi
gereken en doğru cümleyi kurup TOP’nin ilgisini çekmeyi başarıyordu. TOP orta
yolu bulmak konusunda diğer üyelerden oldukça iyiydi. Oyunculuğunun etkisi olsa
gerek :) Kızlara aynı şalvarın farklı renklerini hediye etmişti. Seda,”TOP hepsine boncuk
dağıtıyor :D” dediğinde Hepimiz kıkırdamaya başlamıştık. Bahar ve Elifin
yanından ayrılmayan Ri sürekli aramızdaki konuşmalarımızı dinliyor, ilginç
tepkiler verdiğimiz şeyleri öğrenmeye çalışıyordu.
Ri: Çok garipsiniz, boncuk dağıtmanın (ing. Çeviri üzerinden geçen bir konuşmadır) nesi komik.
Bahar “gel kuzum ben sana açıklarım” deyip Ri’yi başka bir tezgahın önüne sürükledi. Elif ise TOP’ye bakıp iç geçiriyordu. Ri’ye sen neden böyle değilsin bakışı atacakken Ri’nin çoktan Bahar tarafından ele geçirildiğini fark edip panikle yüzüklere bakan ikiliye yöneldi. Bahar Ri’yi nikahına alma konusunda ciddi adımlar atıyordu.
Maknea da TOP’den kalır değildi. Elifle Bahar’ı sürekli birbirine düşürüyor, sonra durumla eğleniyordu.
Yuki olayından sonra Gd dörtlüsü pek suskun kalmıştı. Bir şekilde Gd’ye yaklaşmaya korkuyordu. Lee sürekli Gd’nin yanında dolaşıyor, onun sıkılmasını önlemeye çalışıyordu. Tabii Bu durum Gd için pek hayırlı değildi. Deli gibi yenen kahvaltı sonrasında, çarşıya atılan ilk adımlarla Lee önce döner, sonra dondurma yemiş ve hala, her“İzmir’in meşhur bilmem nesi” diyenin peşine takılma yanlısıydı.
Selin “Yuki olayını kapatıp Gd’yi Lee’den kurtarmamız lazım” dediğinde Dicle araya girdi ve “Yoksa o kassız dövmeli vücut, yağlı dövmeli vücut olacak” dedi. “Hiç olmamış gibi davranıp geçiştirelim bence, zaten birkaç güne gidecekler :(“ diye ekledi Seda. Ben grupla ilgilenirken onlar Gd ve Lee’nin yanına gidip Gd’yi bir dolu gümüş takıların olduğu dükkanlarda dolaştırmaya başladı.
Elindeki sodayla yanıma gelen Lee “buralarda meşhur turşu suyu satıyorlarmış, oraya da uğrarız değil mi çingu?” diye sorduğunda söyleyecek tek kelimem yoktu. Ama çingu bir şey istemişonu kırmak olmazdı. Mecburen o kalabalığa girip o turşu suyu içilecekti.
Handan çıktığımızda ben ve Bahar hariç herkes pek mutluydu. Naz’ın yeşil ipek şalı, Özge, Yuki ve Berna’nın, mavinin tonlarında şalvarları, Elif’in minik bir takı kutusu, Seda, Selin ve Dicle’nin kenarı oyalı tülbentleri olmuştu. Bahar bir şey beğenemediği ve çift yüzüklerini keşfettiği an Elife yakalanmış ve egale edilmişti. Ben de etrafta koşuşturmaktan eli boş kalmıştım. Bu koşuşturma sırasında on altı adet minik saat kulesi heykeli almayı da ihmal etmemiştim.
Yüzü asılmış olan Bahar“şimdi nereye gidiyoruz, aslında eve gidip uyumak istiyorum ama…” diye kulağıma fısıldamış, attığım bakışla, onunla aynı hisleri paylaştığımı anlaması uzun sürmemişti.
“Şimdi özel istek üzerineİzmir’in meşhur turşu suyunu içmeye gidiyoruz” deyip grubu kaybolmasınlar diye el ele arkama takmıştım. Turşu sularını içerken, Baharla moralimiz düzelsin diye, dükkanın karşısında bulunan pet shoptaki yavru kedileri mıncıklamaya çalışıyorduk. Ri’de bize katıldı. Ama Bahar’ın moralini yükseltmeye yetmemişti, bu girişim.
Anafartalar Caddesine dönüp
Kemeraltıturunun son noktasını Saat kulesi önünde fotoğraf çektirerek bitirmeyi planlamıştım. Ama Elif, Lee, Ri ve Gd ortada yoktu. Elif’in az çok çarşıyıbildiğini biliyordum. Saat Kulesini bulamayacak değildi ya! 15 dk. sonrasında nefes nefese bize yetiştiler.
Mutlu grup fotoğrafımızıçektirirken, herkesin elinde minyatür saat kuleleri de vardı :D hatıra fotoğrafı için de bir farklılık yaratmayı başarmıştık.
Yer: Asansör Tarih: 14.04.2012
Saat:18:18 Kemeraltı turu sonrası herkeste bir yorgunluk oluşmuştu. Ama yorgunluğun sebebi dolaşmak değil, iksir etki ederse gerginliğiydi. Son durak olarak, Dario Moreno Sokağında araçtan inip Asansöre yöneldik. Bu asansör bir diziye konu olmamış olabilirdi, ama İzmir için farklıiki kotu bağlamak adına yapılan ilk girişimdi. “Tanıtım yaparsak, 1921, Aydın doğumlu sanatçı Dario Moreno müzisyenlik yıllarında bu sokakta oturduğu için, sokağa onun adı verilmiş. Sanatçı,Fransa’da sahne alıp söylediği Jezabel şarkısıyla büyük başarı elde etmiş.İstanbul'da ölen Dario Moreno, İzmir'de gömülmeyi vasiyet etmiş, fakat ölümününardından İzmir'den İsrail'e yerleşmiş olan annesi Madam Roza, oğlu Dario Moreno'yu gömülmek üzere İsrail'deki Holon kenti gömütlüğüne götürmüş ve Moreno orada toprağa verilmiş.”
“Asansör için, aralarında 58m. yükseklik olan Mithatpaşa Caddesiyle, Halilrıfatpaşa Caddesi'nin arasında işleyen iki asansörü barındıran kule diyebiliriz. 1907 yılında Musevi işadamı "Nesim Levi (Bayraklıoğlu)" tarafından, birinden diğerine 155 basamakla ulaşılan iki semt arasında hızlı ve kolay ulaşım sağlama amacıyla yaptırılmış. Kule, taş olan iki bölümden sonra tuğla olarak yükselir. Yapının Halilrıfatpaşa Caddesi’ne ulaştığı yerde demir konsollar üzerinde taşınan bir balkon bulunur. Bu balkondan İzmir şehri kuşbakışıizlenebilmektedir. Asansör kulesi Marsilya’dan getirtilen tuğlalarla yapılmıştır.
Üç grup olarak yukarı çıktığımızda İzmir akşam güneşi tüm güzelliğiyle, henüz vedalaşmaya kıyamadığı şehri farklırenklere boyuyordu. Kulenin konsol kısmına gelerek İzmir’in panoramik görüntüsüne hayran kalmamak elde değildi. Grup bu zevki yaşarken, bense minik bir sürpriz peşindeydim. Tarihi asansördeki Ceneviz Meyhanesine grubumuzu veİzmir turumuzu anlatıp, çalan müziği değiştirmelerini istemiştim. Misafirperver idarecinin grubumuza Şirince Şarabı ve meyve suyu ikram etmesiyle Dario Moreno eşliğinde İzmir’i izledik.
Bu zevk sırasında Bahar ve beni yanına çağıran Naz, Ri ve Gd’nin bir şeyler çevirdiğini ama ne olduğunu bilmediğini fısıldadı. Sanırım bize hediye almadıklarına pişman olmuşlardı :P Şarapçılar ve alkole hayır (meyve suyu tim) diyenler içeceklerini bitirip, yine üç grup olarak arabamıza binmiştik. Aracın şoförü bana iki kart uzatıp birinin bahara ait olduğunu söyleyince bozulmadım değil. Hediye denenşey kart mıydı? Hem de şoförden!!!
Kartı okumadan Bahara sinyal verdim :/ herkes arabada bizi bekliyordu. Kartlarıokuduğumuzda, arabaya binmek için bacaklarımda derman kalmadığına ve Bahar’ın da benden farksız olduğuna eminim. Türk Go Mi Namlar şeklindeydik. Kartlarda şunlar yazıyordu; “o yavru kedinin verdiği mutluluk hep sürsün-Jiyong”
“Nuna biz gidince benim sırnaşmalarımıözleme diye, sana onu bırakacağım-Rikuzusu”
Kedi hasretimi sona erdiren kişiye mi, yoksa minik bir kedim olacağına mı sevinsem bilemedim açıkçası. Lee’nin aracın camından sarkıp “HADİİİİ DAHA EVDE YEMEK HAZIRLANACAK ACIKTIMMM!” diye seslenmesine bile şaşırmamıştım. Halbuki tüm gün tıkınmıştı.
Yer: Çeşme
Tarih: 14.04.2012
Saat:21:21
Kiralık havuzlu villa fikri kesinlikle beni tatmin etti ama diğerlerini bilemiyorum tabi. Herkes eşyalarını odalara bırakmış, alt katta yemek için koşuşturuyordu. Balıklar mangala atılmış,hızlıca mezeler yapılmış, masa kurulmuş, sohbet başlamıştı. Lee BB’yi etrafına toplamış bir şeyler anlatıp duruyordu.
Ri: Dediğin kadar varmış Lee bir sürü güzel kız gördüm burada, ama neden bana bakmadılar, oysa ki her yerde dikkat çekerim ben :/
Lee: O da buradaki kızların kusuru :D hemen yüz vermezler.
Muhabbeti duyan Elif hemen müdahale etti.“Canım benim İzmir kızları işte denizi gibidir, güven olmaz, Manisa’nın kızlarıöyle mi ya?”
Eliften gözünü ayırmayan Bahar olaya karışacaktı ki TOP noktayı koydu “Makneaaa! Saçmalama, yanımızda bunca güzel bayan var sen başkalarından bahsediyorsun” TOP fısıldasa duyma yetisine sahip üçlü o sırada erimiş havuz suyuna karışmak üzereydi.
Selin Gd’yi kolundan tutup “sana bir şey dinletmek istiyorum” diye kulaklığı çocuğun kulağına çıkaramamacasına sokmaya uğraşıyordu. Seda Dicle ve benim içecek servisi yapmamızı fırsat bilmişti hain atlı!
İksir pek etki etmedi bugünü atlattık diye rahatlamış, artık kedim var diye mutluydum. Selin’e kızacak psikolojide değildim. Ama duruma fazla dayanamayan Seda ve Dicle bardakları bırakıp, havuz kenarında oturan Selin ve Gd’ye eklendi.
Dae ve Gökçen yardımıma koştu. Tae ve Naz uzun süredir görünmemişti aslında :D üst katta hala şalvarları deniyor olamazlardı herhalde :P Aklımdan +18 düşünceler geçerken…
Tae’nin (fondaki şarkı eşliğinde) sinirden
patlamak üzere hızla yanımdan geçişini izledim. Hışımla Ri’yi yakasından
kavradı ve tam bir yumruk geçireceği sırada karşılıklı gülmeye başladılar.
Herkes sok olmuştu ki Bahar aydınlattı “YAN ETKİ BUNLAR, bir şey olmaz :D”
Nazdan öğrendiğimize göre Ri, Tae’ye mesaj
atmış. Oda balkonda otururlarken(!) sinirlenip aşağı koşmuş. Olay neydi neden
oldu anlamamıştık. Çok kurcalamayalım deyip yemeğe geçtik. Her şey normal
seyrindeydi. Masayı toplarken, Elif tüm kızlara konuşmamız gerektiğini
fısıldıyor ve Mutfağa çağırıyordu.
Yer: Çeşme-Mutfak Tarih: 14.04.2012
Saat:23:23
Tüm kızlar bir bahaneyle içeri kaçıp,
erkekleri havuz başında bırakmıştık. Zaten meze ve rakı eşliğinde
muhabbetlerine devam ediyorlardı. Elif “bir şey söyleyeceğim ama kızmak yok“
diye söze başladı. Ortamın havası aniden gerilmeye başlamıştı. “BB bana
yazıyor” dedi. İlk tepki sessizlik oldu. Ama Dicle, Yuki ve Berna’nın tepkisi
daha farklıydı. Şaşırmak değil de daha çok sinirli gibiydiler. “Hatta Lee’de
yazıyor” diye ekledi Elif.
Bu hiçbirimize inandırıcı gelmemişti. Yine
kızgın görünen Selin, Dicle, Yuki, Berna dışında. Sonunda dayanamayıp onlarda
aynı durumla karşılaştıklarını ama şaka yapıyor olabilecekleri için bozuntuya
vermediklerini söylediklerinde, ortam alevlenmişti.
Özge “NASIL YAA NASIL BENİM TOPim NASIL
YAA?...” diye uzayan replikler kuruyor Seda “SİZİ HİİİİİÇ SEVMEDİM ZATEN,
tutmayın beni yeaaaa…” diye Elif, Selin, Yuki, Dicle ve Berna’ya saldırmaya
çalışıyordu. Naz tüm mantıklı tavrını bir kenara atmış “kaç gündür o yakınlaşma
çabaları neydi” diye söyleniyor, ağlamamak için zor dayanıyordu. Ama Gökçen
çoktan ağlamaya başlamıştı, “Dae yapmaz” diyordu da buna kendini
inandıramıyordu.
Selin kendinden oldukça emin bir ses
tonuyla “şansınıza küseceksiniz kızlar, az önce Tae ve Ri benim için
kapışıyordu, Ri ‘nin bana gönderdiği mesajı diğer üyelere gönderdim, değerimi
anlasınlar diye” dediği an asıl şok yaşanmıştı. Selin’in içinden çıkan kötü
karakter kimdi ferhunde miydi, fatmagül’ün yengesi miydi? Aynı saçları tekrar
kavramamak için kendimi zor tutuyordum. Bahar devreye girdi.
Bahar: Kızlar şuan size ne söylesem boş,
yan etkinin bu kadar kuvvetli olacağını düşünmüyordum. Ama olay düşü-
Baharın sözlerini dışarıdan gelen patırtı
kesti. Hepimiz dışarı koşup ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Önce
tartışıyorlar sonra bakışıp gülmeye başlıyorlardı. Elin ülkesindeki idolleri
iki damla okunmuş suyla ne hale getirmiştik!!!
Elif Tae’ye; Selin Ri’ye; Yuki Dae’ye;
Dicle TOP’ye; Berna Gd’ye koşup “oppa dur ne yapıyorsun, oppaaaaaa…” dediğinde
Lee dönüp tek tek tüm üyelere “Oppaa Saranghe, oppacı gençlik işte” diye dalga
geçiyor, bir Dicleyi, bir Bernayı çekiştiriyor, kızları yapıştıkları oppadan
kurtaramadıkçe diğer seçeneği olan Yuki, Elif ve Selin’i deniyordu.
Olanları hayretle izleyen Seda, Özge, Naz,
Gökçen ve ben Bahardan bir açıklama bekliyorduk. Yani ben öyle düşünüyordum.
Ama durum tam da öyle değildi. Seda ve Özge senin yüzünden BB’den aşk mesajları
alamadık diye Bahar’ı suçlarken Naz “ben onu istiyorum geri ver Tae’mi bana”
diye söyleniyordu.
Bahar “bir dakika susun! Düşünmeme izin
verin düzelteceğim bu olanları” diye çemkirdi. Bense kollarımda ağlayan
Gökçen’i “canım bilinçsiz bilinçsiz o” diye telkin etmeye uğraşıyordum. Ama
Bernaya sarılmış Gd’yi görmemek içinde yüzümü o tarafa çevirmiyordum.
Bahar hızla yanlarına gidip, Lee’yi
kolundan tutuğu gibi havuza fırlattı. Neye uğradığını şaşıran Lee sudan başını
kaldırıp, “Sen ne yaptığını sanıyorsun!” diye çıkıştı. Bahar en sakin haliyle
“söyle hangi oppayı seviyorsun, ya da hangi kıza yazıyorsun?” diye sordu. Lee
anlamsız anlamsız Bahara baktı ve ne dalga mı geçiyorsunuz deyip gülmeye
başladı.
Seda ve Özge “İŞE YARADI” deyip Gd ve TOP’i
kurtarmaya (!) koştu. Birkaç saniye içinde Havuzun dışında yalnızca 1,5 doz
iksire maruz kalan biz vardık.
Havuzdan çıkanlar olanları hatırlamıyor ve
hatta inanmıyordu. Neyse ki mesajlar kuvvetli bir kanıttı. Başta utanacaklarını
düşünmüştüm ama öyle olmadı. Sanırım biz o evreyi aşmıştık. Olanlarla dalga
geçip eğleniyorduk.
Gd'nin “burada geçirecek çok zamanımız kalmadı,
bu biraz üzücü geliyor, dün akşam olduğu gibi birlikte terasta uyumamızın
sakıncası olur mu?” demesi, hepimizi mutlu etmişti. Turun sonuna yaklaştıkça
bir hüzün oluşuyordu ve daha fazla anı biriktirme isteği doğuyordu. Bu gece de
onlardan biri olmalıydı. Terasın ahşap güneşlenme alanına doluşan ekip saçma
şeylerden bahsedip gülüyordu. Ama bahsedilen şeylerin hemen hepsi ortak
anılardı. Mersindeki amca ve Dae, Diclenin akrabalarındaki kahvaltı, mesir
macunu, iksirler vs. vs.
Yer: Çeşme-Mutfak
Tarih: 15.04.2012
Saat:07:07
Terasta Mine, Bahar, Seda, Özge, Gökçen ve
Naz istiflenmiş halde yatmaktadır.
Uyurla uyanık arası Lee ile Yuki’nin
konuşmalarını mı duyuyordum, yoksa rüya mı görüyordum emin olamadım.
Lee: Bu yaptıkları çok fazla oldu, bu halde
bırakıp gidelim.
Yuki: Saçmalama, kendilerinde değillerdi.
Lee: İçlerinde neler saklıymış aslında cık
cık cık! Hem beni bırakmaya kalktınız ki ben yalnızca şaka yapmıştım. Bunlar
çıldırmış, havuza atmak bile çare olmadı. Ancak bağlayarak BB’nin güvenliğini
sağladık. Bırakalım burada işte
Yuki: Sen beni dinlemiyorsun bile, geçici
bir şey sonuçta!
Kim neyi nerede bırakıyor diye anlamaya
çalışırken, kıpırdayamadığımı fark ettim. Kesin rüyaydı bu. Karabasan bu muydu,
ya da dışarıda uyuyup tutulmuş muydum, yok yok bu genç yaşımda felç mi indi
yoksa?
Gözlerimi araladığımda sağımda Bahar,
Solumda Özge bağlı bir halde yatıyordu. Sardalye kutusundaki balıklar gibiydik.
Mine: Neler oluyor burada?
Çığlığıma sardalye çingularımda uyanmış
durumu çözmeye çalışıyordu. “Ne yaptınız bize?” diye yırtınan Özgeye Seda tam
gaz destek veriyordu. Gökçen şaşırmış, Naz ayılamamıştı. Bahar “Olamaz, o kadar
kötü mü oldu etkisi?” dedi ve iksir yüzünden bu halde olduğumuz hepimize dank
etti. Yuki yanımıza gelerek “sonunda uyandınız yani?” dedi.
Bahar: Hemen çözün bizi!
Yuki: Naz ve Gökçen sizden hiç beklemezdim!
Seda: Bizden beklediklerini yaptıysak neden
bağlıyız? ÇÖZ BİZİ!!
Yuki: Hatırlamıyorsunuz yani?
Hatırlamasanız da utanmanız lazım, o kadarını söyleyeyim.
Gökçen: Unni ben utanıyorum beni çözer
misin?
Naz: Ne oldu bize?
Yuki: …
Gerçekten de ne oldu bize, anlat bakalım
Yuki…
Hikayenin 10. Bölümü bu şekilde gelişti,
geri kalanını Yuki’nin hayal gücüne bırakıyorum. Umarım sıkılmamışsınızdır :)
Eğlence dolu bir bölüm dahaa :) O iksirlerin ne olduğunu çok merak etmiştim, yalan söylemeyi engelleyen bir şeyler olduğunu düşünmüştüm ^^ Lee gerçekten bu kadar çok mu yemek yiyor O_o Yaşıyor olmasına hayret ettim :D Her defasında kafanızda oluşan düşünce baloncuklarına bayılıyorum ya çok matrak (: En sonunda sizi neden bağladıklarını anlamadım ben, hani dalga geçip eğleniyorlardı nooldu ki? Sonunu pek anlamadım ama bir sonraki bölümde çözerim herhalde :) Ellerine sağlık arkadaşım^^
Teşekkür ederim canım, beğenmene sevindim. İksirler benim de kafamı çok kurcaladı. Oyuncu cadı yaktı beni diye düşündüm :) en kolay sıyrılma yolunu seçtim diyelim. onca kişiye ayrı birşeyler uydurmam, şu halden daha karışık olaylara neden olurdu kesin. Bizim neden bağlı olduğumuz, bizdeki iksirlerin etkisiyle YUKİ'nin insafına kaldı.
Vay ustam benim :)) İçine sinmeyen yazı bu mu O_o içine sinse nasıl olurdu merak ettim :) Güzel bir bölümdü :) Bahar'ın iksirleri kız kavgası çıkarmış :)) Benim her zaman kavgaya girebilitem,TOP için on yüz bin milyon kaplan gücünde saldırabilitem var zaten :D Bence beni bağlamalarının nedeni de niyeti bozup TOPla güzel şeyler yapmam olabilir ;)) bence odur yani :P Ellerine sağlık :*
Sağol kuzum :P Bahar kuzum sayesinde sonu yeniden düzenledim o olmasa finalsiz ya da pek dandik bir finali vardı. Cadı hemen sihirli sözcükler fısıldadı, Mine kuzum final ıh-ıh dedi :P ilham için bir kaç kuzu servis etti, ancak bu çıktı :)
Yuki'nin eli sen ve TOP için o kadar güzel şeyler yazar mı bilemedim ki ben şimdi :P
''Biraz ilerde Tae ve Naz’ın arasına uzanmış olan Lee, kafasını kaldırmadan “Cidi mi dedi Yuki mi?” diye sordu. '' Gözümde canlandı ve çok güldüm :D
Ortalık karman çorman oldu yaa :D O kadar eğlendim ki... Ama en sonunda kabak nasıl benim başıma patladı anlamış değilim :D Lee'yi bu kadar kızdıracak ne yaptığımızı hayal edemiyorum bile :D :D Ahh Yukii insaflı davran bana olur mu :P :)
Naz'ı ve seni koruyalım derken kim vurduya gitmenize neden olduk ama kurunun yanında yaşlarda azıcık tutuşsun istedim :P O durumda kurtulmayı en masum sen istedin kafamda :) Okuyup eğlendiğin için teşekkür ederim kuzum :)
Ellerine sağlık Mine insanı (: Ben çok eğlenerek okudum bu bölümü. İksirler hakkında bambaşka hayallerim vardı ama senin fikrinde hoşuma gitti ;) eli kolu bağlanan bağlanana, havuzlara atılan atılana :D
BigBang survivor adasında ahahahaha :D Son top artık Yuki'de. Kuzu bize insaflı davranacağından eminim (: En azından bu unniye bir kıyak bekliyorum senden :D
Ayrıca Mine gösterip gösterip elletmediğin bir bölüm oldu bu benim için :D En azından kediyi görelim şekerim (: Kedi olmazsa Rİ yeterli cidden :P
Kazanının kapağını bana açan kuzu meraklısı cadı, gün gelecek kendi kazanına yaptığın yoruma yanıt mı verecektim piiiii... Beğenmen önemliydi :P onay almadan görücüye çıkarmazdım zaten :) Ri ile aynı adaya attım seni yine yaranamadım yine yaranamadım. Gösterip elletmemek adetten değil miydi yaa? Hem onu göremeyenlerde var, al pisini kucağına ri niyetiyle sarmala, diğer kuzular kıskanmasın :)
mine bu ne bölümdü yaaa...aşk, entrika, iksir, ekşın her bişey vardı:DD çok eğlendim ellerine sağlık...valla durumu çok iyi kurtarmışın yoksa yazık olcak gd'ye..elinizde kalcaktı:P ellerine sağlık...
Yaşasınnnn yeni bölüm! 3. Okuyuşum ve nihayet yorumumla geldim:)
Ahh Seda, masalsı ortamın içine etti resmen :P Ri ve Bahar’a yazık oldu, kafalar fena tokuştu. Yuki başlı başına dert oldu, onu Antalya’da bırakıp, İzmir’e mi kaçsaydık acaba ahahah :D (Kızma Yuki, şakaaa :P)
Sakin olun diyen Dicle’nin “tutmayın beniiii!” şeklinde çıldırmasına çok güldüm! :D GD tepetakla etti hepinizi:)
Ri’nin psikolojisi yalan oldu bence, Lee’nin korkutucu şakaları, kafasını sürekli tokuşması derken iyice uçtu çocuk. Yine uyarıyorum: YG başkanı kızacak bize! :)
Bahar’dan sonra Seda da masalsı bir an kaçırdı. (Bahar’ın ahı mı tuttu nedir:P) :D Seda’nın gerisingeri odasına dönmesi olmadı ama, hele de GD’nin o lafından sonra:) Neyse..
GD’nin şarkı olayını çok mantıklı açıklamışsın, mümkün! Tabi Lee’ye katılıyorum; GD bu şimdi mi açıklanır allasen!
Tae ile belki de ilk kez bu kadar açık konuşacaktık ama yine olmadı, çok gerginim hala… Ne olacak bizim halimiz bilmiyorum. Anca yorum yapıyorsunuz zaten, insan bir iki taktik verir di’mi ama?! :D
Lee’nin siparişi sonucu önümüze gelen kahvaltıya izninizle bir yuh çekmek istiyorum! Açlıktan önünü göremeyen Lee sayesinde kaç kilo aldık o kahvaltıdan acaba…
Çimlere BB yazmak, Ri ve TOP’ın dans etme çabasını izlemek tok karnına çok iyi geldi. Tam Tae ve Berna’yı kıskanacakken Lee’nin çıkışıyla odak noktam değişti aniden!
Ops!! Bahar ve iksirleri... Bu defa seni ve Seda’yı da almış yanına. Hain üçlü çığlığını basacakken Bahar’ın bana kıyamadığını okudum :D Seviyorum onu! :))
Kızlarağası Hanı ölümsüz anılarımdan biri olarak kalacak zihnimde. Tenk yuuu arkadaşlarım:)
Lee’nin her sahnesine çok güldüm, ne güzel yazmışsın Mine. Turşu suyu bile içmek istedi adam, pes! Ahahah :D
Dario Moreno sokağını ve özellikle asansörü çok merak ettim, bir gün İzmir’e gelirsem mutlaka ziyaret edeceğim mekânlardan biri olacak.
+18 mi?! Çok ayıp :D
Finalde yine “Şimdi n’olacak?” sorusuyla kaldık. Beklediğim gibi güzel yazmışsın, kaleminin iyi olduğunu tahmin ediyordum zaten:) Ellerine kollarına, emeğine sağlık. Eğlenceli bir İzmir turu gerçekleştirdik. O çimlerde uzanmış, her yemeği yemiş ve her sokağı karışlamış gibi hissediyorum. Yorucu ama güzeldi.
beğenmene sevindim canım. Yuki bırakırız korkusundan erkenden firar girişiminde bile bulundu :) ben gd yi kurtardım gerisi başının çaresine baksın :P Tae tam konuya giriyordu ki Naz'ın tereddütlerini yanlış anladııı :P o kadar kolay birleştirileceğinizi mi sandın ahahah :D grubun tek erkeği olması nedeniyle ortalığı toplamak genelde lee'ye kaldı :) Ama onun da sapıtmaya hakkı var deyip en çok söylendiğini gördüğüm konudan esinlendim diyelim :) biraz uzun oldu ama anca toparladım, o da yapabildiğim kadarıyla idare edilecek artık :)
Olayların başlangıç noktasını bilmiyorum neler oluyor anlamak için 2 defa okudum mine güzel yazmışsın ellerine sağlık... Lee neden sürekli yemek yiyor asghjk
:) sağol kuzum. zaman ayırman başını ortasını bilmeden yalnızca ne yazmışım onca zaman diye okumana duygulandım resmen :P lee için çok yer dediler ben de doya doya yedirdim ;)
Ellerine sağlık çingu, harika bir bölümdü. Her sahnesine ayrı ayrı bayıldım. Çok komikti, duygusaldı, heyecanlıydı.
Beni ne güzel anlatmışsın, cuk diye oturuyor. Feci yemek yemeyi seven bir insan olarak herbir şeyi yedim haha :D Ama belirtmek istiyorum, 77 kiloyumdur. Öyle göbek filan yok çok şükür, tamam şimdi taşlayabilirsiniz beni aha :P
GD'nin şarkı olayı mükemmel açıklanmış, özellikle o kısmı çok beğenmiş. İksirler hakkındaki açıklamalarda bir ara benim başım döndü, sen yazarken klim bilir neler hissetmişsindir :)
teşekkür ederim canım. bu bölümde sana biraz fazla yüklenmiş olabilirim :P sürekli gelen lee o kadar mı çok yiyor sorusunu yanıtlamış oldun. 77 kilo olmanı kınıyorum :P İksir olaylarını yazarken kafamdaki karmaşayı aktarmaya uğraştım, umarım olmuştur. herşey çok hızlı gelişti benim düşünce balonumda yansımıştır inşallah :D
Çingum, mahşerin heybetlisi, sana öncelikle kocaman bir tebrik gönderiyorum. Kalemini çok beğendim ve adeta ufak bir romanın sayfalarını çeviriyor gibi hissettim. Her şeyi çok organize ve sürükleyici düşünmüşsün. Bu bloga yazmandan olsa gerek iksirler yine gezimizin belkemiğini oluşturdu :D Ama bu durumdan hiç şikayetçi değilim :P Hatta sizi bağladığımız için de pişman değilim bize de panzehir vermeliydiniz. Ben bunu Özge beybime nasıl yapabildim. "T.O.P'ye koşuyor"dum hem de :D Şimdi komik gelecek ama ben eski gezi anılarımızı konuştuğumuz kısımda inceden birkaç damla yaş dökmüş olabilirim :( Gerçekten bu olaya kendimi ciddi ciddi kaptırdım. Hele ki senin bu güzel hikayen beni bu olayın gerçekliği konusunda isyan edecek duruma getirdi ve hüzünlendim :( Allahım yaşayalım böyle bir deneyim nolur ya...
Teşekkür ederim kuzum. Cadının iksirleri mutlaka etki ederden yola çıktık :) TOP'e sarkıp hayatta kalma şansı yüksek olan bir seni gördüm :P Özge beybi işkence eder ama öldürmez diye seni seçtim pikaçu ;) Panzehir diye aldığımız sonucu çıkardığımız olayları yukinin hayal gücüne bıraktım. Yuki yazdıktan sonra panzehir olayını tekrar düşünmen gerekebilir :) Aylarca takılmasakta olur konser süper olur :P bu konserler için tur düzenleyen şirketler olmasına bile razıyım :D
Eğlence dolu bir bölüm dahaa :) O iksirlerin ne olduğunu çok merak etmiştim, yalan söylemeyi engelleyen bir şeyler olduğunu düşünmüştüm ^^ Lee gerçekten bu kadar çok mu yemek yiyor O_o Yaşıyor olmasına hayret ettim :D Her defasında kafanızda oluşan düşünce baloncuklarına bayılıyorum ya çok matrak (: En sonunda sizi neden bağladıklarını anlamadım ben, hani dalga geçip eğleniyorlardı nooldu ki? Sonunu pek anlamadım ama bir sonraki bölümde çözerim herhalde :) Ellerine sağlık arkadaşım^^
YanıtlaSilTeşekkür ederim canım, beğenmene sevindim. İksirler benim de kafamı çok kurcaladı. Oyuncu cadı yaktı beni diye düşündüm :) en kolay sıyrılma yolunu seçtim diyelim. onca kişiye ayrı birşeyler uydurmam, şu halden daha karışık olaylara neden olurdu kesin. Bizim neden bağlı olduğumuz, bizdeki iksirlerin etkisiyle YUKİ'nin insafına kaldı.
SilVay ustam benim :)) İçine sinmeyen yazı bu mu O_o içine sinse nasıl olurdu merak ettim :) Güzel bir bölümdü :) Bahar'ın iksirleri kız kavgası çıkarmış :)) Benim her zaman kavgaya girebilitem,TOP için on yüz bin milyon kaplan gücünde saldırabilitem var zaten :D Bence beni bağlamalarının nedeni de niyeti bozup TOPla güzel şeyler yapmam olabilir ;)) bence odur yani :P Ellerine sağlık :*
YanıtlaSilSağol kuzum :P Bahar kuzum sayesinde sonu yeniden düzenledim o olmasa finalsiz ya da pek dandik bir finali vardı. Cadı hemen sihirli sözcükler fısıldadı, Mine kuzum final ıh-ıh dedi :P ilham için bir kaç kuzu servis etti, ancak bu çıktı :)
SilYuki'nin eli sen ve TOP için o kadar güzel şeyler yazar mı bilemedim ki ben şimdi :P
Unnie, harika olmuş :D Ellerine sağlık :)
YanıtlaSil'Uyuyan güzel' sahneleri acayip eğlenceliydi :D
''Biraz ilerde Tae ve Naz’ın arasına uzanmış olan Lee, kafasını kaldırmadan “Cidi mi dedi Yuki mi?” diye sordu. '' Gözümde canlandı ve çok güldüm :D
Ortalık karman çorman oldu yaa :D O kadar eğlendim ki...
Ama en sonunda kabak nasıl benim başıma patladı anlamış değilim :D
Lee'yi bu kadar kızdıracak ne yaptığımızı hayal edemiyorum bile :D :D Ahh Yukii insaflı davran bana olur mu :P :)
Naz'ı ve seni koruyalım derken kim vurduya gitmenize neden olduk ama kurunun yanında yaşlarda azıcık tutuşsun istedim :P
SilO durumda kurtulmayı en masum sen istedin kafamda :)
Okuyup eğlendiğin için teşekkür ederim kuzum :)
Ellerine sağlık Mine insanı (: Ben çok eğlenerek okudum bu bölümü. İksirler hakkında bambaşka hayallerim vardı ama senin fikrinde hoşuma gitti ;) eli kolu bağlanan bağlanana, havuzlara atılan atılana :D
YanıtlaSilBigBang survivor adasında ahahahaha :D Son top artık Yuki'de. Kuzu bize insaflı davranacağından eminim (: En azından bu unniye bir kıyak bekliyorum senden :D
Ayrıca Mine gösterip gösterip elletmediğin bir bölüm oldu bu benim için :D En azından kediyi görelim şekerim (: Kedi olmazsa Rİ yeterli cidden :P
Kazanının kapağını bana açan kuzu meraklısı cadı, gün gelecek kendi kazanına yaptığın yoruma yanıt mı verecektim piiiii...
SilBeğenmen önemliydi :P onay almadan görücüye çıkarmazdım zaten :)
Ri ile aynı adaya attım seni yine yaranamadım yine yaranamadım. Gösterip elletmemek adetten değil miydi yaa? Hem onu göremeyenlerde var, al pisini kucağına ri niyetiyle sarmala, diğer kuzular kıskanmasın :)
mine bu ne bölümdü yaaa...aşk, entrika, iksir, ekşın her bişey vardı:DD çok eğlendim ellerine sağlık...valla durumu çok iyi kurtarmışın yoksa yazık olcak gd'ye..elinizde kalcaktı:P ellerine sağlık...
YanıtlaSilteşekkür ederim canım. söz konusu gd yi kurtarmaksa her yol uyar :P onca yoldan getirmişiz başkasına yar eder miyiz :P
Silya hepimizin ya hiçbirimizin :)
Yaşasınnnn yeni bölüm! 3. Okuyuşum ve nihayet yorumumla geldim:)
YanıtlaSilAhh Seda, masalsı ortamın içine etti resmen :P Ri ve Bahar’a yazık oldu, kafalar fena tokuştu. Yuki başlı başına dert oldu, onu Antalya’da bırakıp, İzmir’e mi kaçsaydık acaba ahahah :D (Kızma Yuki, şakaaa :P)
Sakin olun diyen Dicle’nin “tutmayın beniiii!” şeklinde çıldırmasına çok güldüm! :D GD tepetakla etti hepinizi:)
Ri’nin psikolojisi yalan oldu bence, Lee’nin korkutucu şakaları, kafasını sürekli tokuşması derken iyice uçtu çocuk. Yine uyarıyorum: YG başkanı kızacak bize! :)
Bahar’dan sonra Seda da masalsı bir an kaçırdı. (Bahar’ın ahı mı tuttu nedir:P) :D Seda’nın gerisingeri odasına dönmesi olmadı ama, hele de GD’nin o lafından sonra:) Neyse..
GD’nin şarkı olayını çok mantıklı açıklamışsın, mümkün! Tabi Lee’ye katılıyorum; GD bu şimdi mi açıklanır allasen!
Tae ile belki de ilk kez bu kadar açık konuşacaktık ama yine olmadı, çok gerginim hala… Ne olacak bizim halimiz bilmiyorum. Anca yorum yapıyorsunuz zaten, insan bir iki taktik verir di’mi ama?! :D
Lee’nin siparişi sonucu önümüze gelen kahvaltıya izninizle bir yuh çekmek istiyorum! Açlıktan önünü göremeyen Lee sayesinde kaç kilo aldık o kahvaltıdan acaba…
Çimlere BB yazmak, Ri ve TOP’ın dans etme çabasını izlemek tok karnına çok iyi geldi. Tam Tae ve Berna’yı kıskanacakken Lee’nin çıkışıyla odak noktam değişti aniden!
Ops!! Bahar ve iksirleri... Bu defa seni ve Seda’yı da almış yanına. Hain üçlü çığlığını basacakken Bahar’ın bana kıyamadığını okudum :D Seviyorum onu! :))
Kızlarağası Hanı ölümsüz anılarımdan biri olarak kalacak zihnimde. Tenk yuuu arkadaşlarım:)
Lee’nin her sahnesine çok güldüm, ne güzel yazmışsın Mine. Turşu suyu bile içmek istedi adam, pes! Ahahah :D
Dario Moreno sokağını ve özellikle asansörü çok merak ettim, bir gün İzmir’e gelirsem mutlaka ziyaret edeceğim mekânlardan biri olacak.
+18 mi?! Çok ayıp :D
Finalde yine “Şimdi n’olacak?” sorusuyla kaldık. Beklediğim gibi güzel yazmışsın, kaleminin iyi olduğunu tahmin ediyordum zaten:) Ellerine kollarına, emeğine sağlık. Eğlenceli bir İzmir turu gerçekleştirdik. O çimlerde uzanmış, her yemeği yemiş ve her sokağı karışlamış gibi hissediyorum. Yorucu ama güzeldi.
beğenmene sevindim canım. Yuki bırakırız korkusundan erkenden firar girişiminde bile bulundu :) ben gd yi kurtardım gerisi başının çaresine baksın :P
YanıtlaSilTae tam konuya giriyordu ki Naz'ın tereddütlerini yanlış anladııı :P o kadar kolay birleştirileceğinizi mi sandın ahahah :D
grubun tek erkeği olması nedeniyle ortalığı toplamak genelde lee'ye kaldı :) Ama onun da sapıtmaya hakkı var deyip en çok söylendiğini gördüğüm konudan esinlendim diyelim :)
biraz uzun oldu ama anca toparladım, o da yapabildiğim kadarıyla idare edilecek artık :)
Olayların başlangıç noktasını bilmiyorum neler oluyor anlamak için 2 defa okudum mine güzel yazmışsın ellerine sağlık...
YanıtlaSilLee neden sürekli yemek yiyor asghjk
:) sağol kuzum. zaman ayırman başını ortasını bilmeden yalnızca ne yazmışım onca zaman diye okumana duygulandım resmen :P lee için çok yer dediler ben de doya doya yedirdim ;)
YanıtlaSilEllerine sağlık çingu, harika bir bölümdü. Her sahnesine ayrı ayrı bayıldım. Çok komikti, duygusaldı, heyecanlıydı.
YanıtlaSilBeni ne güzel anlatmışsın, cuk diye oturuyor. Feci yemek yemeyi seven bir insan olarak herbir şeyi yedim haha :D Ama belirtmek istiyorum, 77 kiloyumdur. Öyle göbek filan yok çok şükür, tamam şimdi taşlayabilirsiniz beni aha :P
GD'nin şarkı olayı mükemmel açıklanmış, özellikle o kısmı çok beğenmiş. İksirler hakkındaki açıklamalarda bir ara benim başım döndü, sen yazarken klim bilir neler hissetmişsindir :)
Bir bölüm kaldı diye üzülüyorum yahu :(
teşekkür ederim canım. bu bölümde sana biraz fazla yüklenmiş olabilirim :P sürekli gelen lee o kadar mı çok yiyor sorusunu yanıtlamış oldun. 77 kilo olmanı kınıyorum :P
Silİksir olaylarını yazarken kafamdaki karmaşayı aktarmaya uğraştım, umarım olmuştur. herşey çok hızlı gelişti benim düşünce balonumda yansımıştır inşallah :D
Çingum, mahşerin heybetlisi, sana öncelikle kocaman bir tebrik gönderiyorum. Kalemini çok beğendim ve adeta ufak bir romanın sayfalarını çeviriyor gibi hissettim. Her şeyi çok organize ve sürükleyici düşünmüşsün. Bu bloga yazmandan olsa gerek iksirler yine gezimizin belkemiğini oluşturdu :D Ama bu durumdan hiç şikayetçi değilim :P Hatta sizi bağladığımız için de pişman değilim bize de panzehir vermeliydiniz. Ben bunu Özge beybime nasıl yapabildim. "T.O.P'ye koşuyor"dum hem de :D Şimdi komik gelecek ama ben eski gezi anılarımızı konuştuğumuz kısımda inceden birkaç damla yaş dökmüş olabilirim :( Gerçekten bu olaya kendimi ciddi ciddi kaptırdım. Hele ki senin bu güzel hikayen beni bu olayın gerçekliği konusunda isyan edecek duruma getirdi ve hüzünlendim :( Allahım yaşayalım böyle bir deneyim nolur ya...
YanıtlaSilEline sağlık, yüreğine sağlık çingu harikasın! :)
Teşekkür ederim kuzum. Cadının iksirleri mutlaka etki ederden yola çıktık :)
SilTOP'e sarkıp hayatta kalma şansı yüksek olan bir seni gördüm :P Özge beybi işkence eder ama öldürmez diye seni seçtim pikaçu ;)
Panzehir diye aldığımız sonucu çıkardığımız olayları yukinin hayal gücüne bıraktım. Yuki yazdıktan sonra panzehir olayını tekrar düşünmen gerekebilir :)
Aylarca takılmasakta olur konser süper olur :P bu konserler için tur düzenleyen şirketler olmasına bile razıyım :D