Actresses / Sanıldığının Aksine

                         

Konusu: Vogue dergisi yılbaşı için mücevher ve kadın konseptli çekimler yapacaktır. Bunun için farklı kuşaklardan aktrisler bir araya getirilir. Çekimler için hazırlık aşaması yapan set ekibinden, organizasyonu yapan dergi editörüne, oyuncuların menajerleriyle birlikte sete gelmelerinden çekim sonlanana kadar geçen süreçte neler göreceğiz? Beyaz perdenin parlayan yıldızlarının birazda iç dünyasına bakmaya ne dersiniz?

Blogumuzun hırçın Z_cadısı bu filmle ilk kez kendine ait düşünceleri sizlerle paylaşacak. Filmi ayrı ayrı izleyen B ve Z cadıları olarak size düşüncelerimizi aktaracağız. E cadımız bugün en güzel anlarından birini yaşıyor. Kalbimiz seninle kuzum <3 Telefonla canlı bağlanamadığı için birbirini yiyen eksik iki cadıyız şuanda (:

B_cadısı iftiharla bildirir:

Film büyük konular etrafında dönüyor değil. Her oyuncu kendini canlandırıyor.

Geçmişleri, bugünleri, hayata bakışlarını yansıtıyorlar. Durağan, belgesel kıvamında ama kurgusal bir çalışma.

Filmi izlerken Kore sinemasında ki hiyerarşi ve zamana boğun eğmesi de gözler önüne seriliyor. Kendinden büyük olan, işe daha önce başlayan kişiye duyulan saygı, onunla olan ilişki seviyesinin giderek azalması, star sisteminin gelmesiyle birlikte, yalnızlaşan oyuncular sözle dile getiriliyor ve eleştiriliyor.

Çekimlere ilk gelen en yaşlı aktris olan Yeo Jong Yun oluyor. Bu kadının tavır ve davranışları zaten birazda geçmişle günümüzü sorgulamamızı kolaylaştırıyor. Kendini set içinde yapayalnız ve rahatsız hissedince hemen daha önce birlikte çalışmaktan zevk duyduğunu her fırsatta dile getirdiği Hyun jung Go'yu arıyor.

Hyun jung Go benim çok sevdiğim Koreli hatunlardandır. Kendisini Muhteşem Kraliçe, What's Up Fox? dizilerinden hemen hatırlarsınız zaten (: Bu film sayesinde öğrendim k kendisi boşanmış ve iki çocuk annesi bir kadın aynı zamanda. 

Hyun jung Go filmin geneli boyunca Japonya'da star olduğu için havasından geçilmediği iddiasıyla ortamda kasıla kasıla dolaşan Ji Woo Choi ile takışıp duruyor. Burcu, kan grubu bulduğu her fırsatta vurup kaçıyor (:

Ekibin en geç iki üyesi Min hie Kim,Ok bin Kim ise olayları uzaktan izleyerek olaylara dahil oluyorlar. Günümüzü temsilen buluşmada yerlerini alan bu ikili sosyal ve çekimser iki karakter. Siyah ve beyaz gibiler birçok konuda(:

Ji Woo Choi Star olarak ekibin içinde ki yerinin ayrılmasını hemen sağlıyor. İstekleri ve tripleriyle star dünyasının da halini ortaya koyuyor. Kendisini Winter Sonata, Star's Lover ve şu sıralar oynadığı Can't Lose dizilerinden tanıyabilirsiniz.

Bu değişik karakterde ki aktrislerin kalın kabuklarından sıyrılıp, içlerinde ki hassas ve yaralanmış kadınları gösterme çabasıdır bu film...

Z_cadısı bildiriyor...

İzleyeli biraz oldu ama anladım ki bi kadın nerede ve hangi konumda olursa olsun hep kadın..

Bildiğimiz sıradan sokakta görüp karşılaşabileceğimiz tiplerden bu ablalar da..

Her ne kadar bizden farklı olarak hepsi aynı işi yapıyo olsalar da kendi içlerinde ki kırıklıkları, çekişmeleri, ulaşılmaz görünen o halleriyle aslında üzerimize yapışan rollerden sıyrıldığımızda hepimizin ne kadar benzer olduğunu gözler önüne seriyor...

Bunların dışında filmde takıldığım diğer konu korelilerde devamlı gördüğümüz ideal tip kavramı..

Her ünlüye sorulan o mutlak soru?

Senin ideal tipin kim? 

Filmde ortamı yumuşatan 2. yaşlı abla -ki benim en sevdiğim karakter oldu-  bunu öyle güzel açıkladı ki..seyirciye ve sektördekilere verilen ince ayar gibiydi ve bence çok hoştu..

Film bittiğinde ise aklımda kalan tek şey o cümlelerdi..

bknz.. :D

-- birinin ideal tipi olmaktan daha yalnızlık verici birşey yoktur..

sadece bir tip..

-- doğru söylüyor..

-- daha sonra karşılaştıklarında şaşırırlar..

 benim tipimsin fakat neyin var..

-- evet..bir erkek tipi olduğumu söylediğinde bu benim içi bir külfet oluyor..

-- Kafalarında belirledikleri bi imajım oluyor ..

başta onların beklentilerini karşılamak zorundayız..

işte bu yüzden birinin ideal tipi olmayı istemem..

Merhaba..ben fndk..nam-ı diğer Z_ cadısı..

Hiç böyle şeylerde kabım bezim olmamasına karşın Baharın dürtüklemeleri ve hatta boğazıma çöküp nolurrr yaz diyerekten beni yemesinin sonunda geçenlerde pes etmek zorunda kaldım ki bu '' evet '' deyiş benim için oldukça sancılı bi süreçti.. :)

Onun dediği gibi '' naber bebeler ben geldim nabiyonuz '' diye giriş yapabilmeyi çok isterdim ama kendimi başkasının bahçesine izinsiz girip meyve aşıran çocuklar gibi hissediyorum.. Gerginlikten elim ayağım buz kesmiş sağa sola bakınırken bi yandan da dua ediyorum ki Bahar beni uzunca bi süre rahat bıraksın diye..:D  

her neyse..

Her ne kadar senin yüzünden blog alemine bodoslama dalmak zorunda kalsam da yinede verdiğin fırsat için teşekkürler lokumum.. ^o^